GÜNCE 5: YAZ 2025- BİZ KOŞU BİTİNCE DE KOŞAN ATLARIZ




YAZ DÖNEMİNİN MOTTOSU ÜSTAD KARAKOÇUN ŞU DİZELERİ OLSUN:

“Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız 
Biz kirli ve temiz çamaşırları 
Aynı zaman aynı minval üzere katlarız
Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız”


11 Eylül

Dün Fas'tan İsviçreye döndüm şükür.  Tanca'dan sonr Rabat ve Casablanca'ya geçtik.  Eğerki şehirlere renk verecek olsak sanırım Rabata beyaz rengini veririrm. Şafşavana msvi (tabiki) Marakeşe kızılımsı, Fese bejimsi bir renk veririm. Casablanca'dan emin değilim. İsminde beyaz geçiyor ama ne kadar beyaz bilemiyorum.

Rabatta bir çok en ve ilk yaşadım. Mesela ilk defa okyanusu Rabat'ta gördüm. İlk defa okyanusa nazır muhteşem bir mezarlığı da Rabat'ta gördm. Sadece temeli ve minaresi olan bir ccamiye de ilk defa Rabat'ta gördüm. Güneşi tüm açıklığıyla gün batımında çığlak gözle Rabat'ta gördüm. Genel oarak daha düzenli ve sistemli bir şehir. Fes'ten Rabat'a inince, "burası bambaşka dünys" diyorsunuz kesinlikle. Taksicilerin taksimetresi var en basidi :D ya da satıcılar üzerinize atlamıyorlar bir şeyler satmak için :D Kaldığımızın evin terası okyanusa nazırdı. Ve bir kedicik vardı. Bu iki deneyim, Rabat gecelerini daha anlamlı ve unutulmaz kıldı. Bir endülüs bahçesi var, Rabat'ta. Sevilla'dakine benzer olduğunu düşünüyorum. Zaten fas ve endülüs'ün pek çok yönden yakınlığı var. Fasta çantaları meb bursiyeri hiç ttanımadığım bir arkadaşın evine bıraktık. Bir saat kadar evlerine oturduk, tanıştık, muhabbet ettik. Bursiyerler olarak ulsulararası bir çete kuracak olsak kurabiliriz muhtemelen :D

Casablanca ise çok değişik hisettirdi. Çok zengin ve çok fakir bir arada yaşıyor. Okyanusa nazır güzel bir şehir aslında. Ama diğer taraftan o zıtlık raahtsız edici. Gelir adaletsizliği kendini belli ediyor, maalesef bunu olumsuz bir tecrübeyle deneyimledik. Okyanus üzerine inşa edilen camii ve okyanus manzarası dışında pek bir şey yoktu bu şehirde. 

Darija denilen bir lehçe konuşuyorlar. Fransızcayı çok iyi konuşuyorlar. İngilizceleri yaşatmıyor ama öldürmüyor da :D Arapça her kapıyı açıyor. Namaz hassasiyetleri hoştu. Ezan okunduğnda her köşde namaza durabiliyorlar. Camiler naamz vakti dışında kapalı. Kadınlar çoğu ülkede olduğu gibi burada camilerde ötekileştiriliyor. Maalesef mescidlere yeteri kadar temizlik özeni gösterilmiyor. Kıraat ve Kur'an hatları bizden farklı. Maalesef hiçbir sufi grupla tanışamadım. İeri taraflar ile okyanus kıyısı arasındaki hava 10 derece kadar farklılaşıyor. Mesela Fes 39 dereceyken,  Casablancada 25 derecelerdeydi. ! Euro yaklaşık 10 dirheme tekabül ediyor. Yemeklerinde sarımsaklı bir sos kullanıyorlar. Bu sosu sevmedim. İnsanları sıcak kanlı, ayrıca türklere de sempatileri var. Ülke nüfusunu arap, amazi ve çölde kalanlar oluşturuyor genellikle. Sanırım genel manada bunları söyleyebilirim.

Özetle Marakeş, Fes,  Şafşavan, Tanca, Rabat, Kazablanka'dan oluşan 8 günlük bir seyahetti. Böylece 24 ülke 107 şehire ulaşmış oldum. Daha nicesine diyelim. Şimdi önümde bir tez süreci var. Rabbi yessir ve la tuassir. 



7 Eylül


Şafşavanın devamından yazmaya devam edeyim. O gün hava inanılmaz sıcaktı ve ben gribin ilk günündeydim. Buna rağmen vira bismiallah yola çıktık. Giderken ve dönerken geötiğimiz yollar, ayrıca minibüsteki insanlar hakikaten bir sanat filmi setini anımsatıyordı. Ekseriyeti almanya ve amerikadan gelen turistler, üç türk biz ve morokkolu şoför.  Anlatamadım tabi tam ama, ayşeyle konuştuklarımız ve çektiğim videolar o esnada öyle hisettirdi.


Şafşavanın büyük camisinde cuma namazı kıldım. Sayılı kıldığım cuma namazlarından biriydi. Abdest almak için yer tabi ki yoktu. Çünkü neden olsun di mi?! Kadınların camide namaz kıldığı nerede görülmüş! Hay Rabbim, gittiğim her yerde namaz kılmak ve abdest için verdiğim şu mücadeliyi de gören sensin. Kesinlikle ibadet kaynaklı bir sorunsal değil bu, bu tamamıyla ataerkil zihniyetin dini tahakküm altına alıp kadını sosyal hayattan soyutlama çabasıyla ilgili bir şey.  Hala kabullenmek de zorlanıyorlar, kadının da “dışarda” olduğunu ve onun da bazı gereksinimleri olduğunu.

Neysem, abdest için umumi bir WC buldum. Adam diyor “abdest yasak” dedim “napayım öleyim mi?” (Aynısını karaviyyun camiindeki görevliye de söylemiştim). Çünkü aynen bu tavırla söylüyorlar. Neyse sonra adama dedim “seni Allaha şikayet edeceğim.” Sonra çıkmış gidiyordum ki arkamdan bir anne kız koşarak geldi. Nerelisin falan kısa bir tanışma faslından sonra hem kapıdaki adamı hem beni ikna ederek bir biçimde benim orada abdest almama vesile oldular. Teşekkürler tatlı kız ve annesi  ♥️♥️

Hutbe fasih arapçaydı. Çok beğendim, hiatebet de içerik de çok iyiydi. Namazdan sonra “ لن نعترف باسرائيل" sloganlarını duydum. Cami çıkışı protesto yapılıyormuş meğer. Nisbeten küçük bir kasabada böyle bir duyarlılık beni çok etkiledi. Her dilde ve her durumda yükseltilen bu sesler bambaşka duygulara götürdü beni. Sonra bir hanımefendi geldi yanıma ve bana sarıldı. Biraz toparlanınca desteği için teşekkür ettim. “İnsanlık adına buradayız” dedi. Gallerden geliyormuş, sonra bir şekidle göremedim ve ayrıldık. Sonra restoran ararken onlarla tekrardan karşılaştık bu sefer baya uzun muhabbet ettik. İsmi Jenni imiş. Sonra yollarımız tekrar ayrıldı ve biz bi restorana girdiğimiz de onların da orada olduğunu gördük. Yemekte de yan yana oturup biraz muhabbet ettik. Özellikle direniş kültürüne ve boykota verdikleri önem çok anlamlıydı.


Dün fes’de iki medrese bir tabakhane bir parka gittik. Maalesef çok bakımsızdı medreseler. Mescidler ise ekseriyette kirli ve pis. Mabedler ve tarihe yeterince önem vermeyi nasıl öğreneceğiz? Üzülüyorum. Kutsalımıza ve tarihimize sahip çıkamazsak eğer, yarınımıza ne taşıyacağız? Bu bir medeniyet ve tarih meselesi değil mi?

Dün akşam rabata geldik. Kasbah’da yani eski şehirde bir evde kalıyoruz. Okyanusa nazır. Hatta şuan bunları yazarken kucağımda bir kedicik, atlas okyanusuna nazır ay’ı izliyorum. Kanlı ay tutulması varmış ama buradan görünmüyor.

Bugün Tanca’ya gittik. Ve orada atlas okyanusu ile akdenizin buluşma noktasına gittik. Cap Spartele. Cape Townun zıttı yönde. Resmen kıtanın sonundaydık. Karşı taraf ispanyaydı. Ama hava kapalı olduğu için görünmüyordu sadece uzaktaki gemilerin tepeleri belliydi. Sağ taraf ise cebeli tarık boğazıydı. Yani o dağın çevresinden dolandığı yer. Yıllar evvel sanırım yavuz bahadıroğlu’nun yazdığı bir roman okumuştum endülüsün fethi ve tarık bin ziyad ve musa b nusayr ile ilgili. Okuduğumda çocukluk heyecanıyla tarık bin ziyada ve “gemileri yakma” deyimine hayran kalmıştım. Geçtiğimiz şubat ayında endülüs’e gittiğimde yaşadığım heyecanın bir sebebi de belki bundandı.  Bugünkü heyecanımın da. İnanılmaz. Fatihin gemileri yürüttüğü yeri gözünde canlandırmak gibi, endülüse geçen gemileri düşlemek…. Ve tabi ilk defa bir okyanus görmem… was my best subhanallah moment ever.  Herkül mağarasına gidecketik ama çok sıra var diye es geçtik. 

Sonrasında ablamın İbn batutasını ziyaret ettim . İnşallah onlar da gelir yerinde görürler. 🥲🥰

Sonra taksicilerden yerel bilgiler edindim bol bol. Bu süreçte arapçanın nimetlerinden yararlandım epeyce. Arapça konuşan bir gezgin görünce heyecanlanıyorlar ve daha çok anlatmak istiyorlar. Marakeşte son gündeki taksici hanım, festeki kırmızı taksideki amca,rabattaki mavi taksideki amca, ve bugün tancadaki şoförümüz… hepsinden pek çok şey öğrendim. Mesela Tancanın ve casablancanın daha çok ispanyol etkisinde olduğunu ve onların daha iyi ispanyolca konuştuklarını. Mesela fransaya ve krala karşı düşüncelerini. Türkiyeye ve türklere bakış açılarını. Arapça diline dair dğşüncelerini, ve nicesi… iyi ki varsın arapça 🤍 seni konuşabilmek hiçbir dilde hissetmediğim bir deneyimi barındırıyor 

Burada bir bim bulduk 😁 çeşit azdı ama memlelektsel deneyimler yaşadım fena değildi 

Son olarak bugün okyanusa nazır harika bir gün batımı izledim. İlk defa güneşi çıplak gözle yusyuvarlak izleyebildim. Kanlı ay tutulmasını ise burada göremedik. Rabbim çok büyüksün. Elhamdulillah ala kulli hal.


5 Eylül

Fes, Şafşavan arası güzergahdayız.
Yaklaşık 15 kişilik bir minibüs ile gidiyoruz, günübirlik. Sabah 8.00 gibi yola çıktık. Yaklaşık 3-4 saat sürüyor. 
Yol boyunca farklı manzaralara şahit oluyoruz. Eşekler, inekler, kotunlar, devreler… hatta bir köyden geçerken kahvehane yakınlarında takılan keçiler bile gördüm. Gerçi siyah renk değildi. Ama sanırım yine de keçi oluyor.
Yer yer söğüt ağaçları, zeytin ağaçları ve çeşitli bodur ağaçların arasından geçiyoruz ya da manzaralarına şahid oluyoruz. Yer yer kurak araziler. Bazense ekini alınmış sarımsı tarlalar. Barajlar. Bambaşka bir coğrafya tanıklığı oldu. Hele ki isviçreden sonra.

Dün kısa bir  fes gezisi yaptık. İdris Türbesinde gördüklerim ürperticiydi. Dinin ticarileltirmesine kötü ya da iyi bir örnek. Sokaklar marrakeche göre daha düzenli sayılır. Ama satıcılar daha cevval. Filistin işlemeleri yapan yetenekli bir kız ile tanıştım; Melike 🤍
Karaviyyun camii girişinde görevliyle tartıştım. Bir kadın tarafından yaptırılan caminin büyük bir bölümüne kadınların girmesi yasak. Bu ne yaman çelişki. Bu nasıl bir adalet. Kadınları yok edinde rahatlayın yani. Dinin ataerkil zihniyetin elinde araçsallaştırılmasına sinir oluyorum.

Akşam namazı sonrası cami bahçesinde 20-30 erkek kuran okudular. Zikirimsi. Sanırım yunus suresiydi. Ortalarda duran Kuranların mantığını da anladım. Bir gelenek muhtemelen, namaz sonrası topluca sesli kuran okumak. Makamları darqawilerin zikir okuyuşuna benziyordu. Zaten bu da çok normal. Zira tarikatın çıkış noktası burası.

Ezan okuma makamları bana çok hitap etmedi.

Amazi yani berberi, arap ve bedeviler varmış genel millet olarak. Berberce de resmi diller arasında. Buradan Katar’daki امزيان hocama selamlar, hürmetler🇲🇦✌️🇵🇸🇹🇷

3 Eylül
Marakeşte ikinci gün. L’mida kafedeyiz. Marakeşi gören güxel bir teras. Kurtubiye camiinin minaresine nazır.  Hava oldukça sıcak… 35 dereceye yakın.
Yeni bir kıta yeni ülke. 24. Ülke 102. Şehir✌️
Trafik çok karışık😂 eşekler, motorlor, bisikletler, arabalar, yayalar iç içe. Çarşılarda gezerken, ayağıma her an bir eşek ya da motosiklet basabilir korkusu yaşıyorum 😂 deri sanatı gelişmiş. Bir sandalet aldım. Bir de keten elbise. Güzeller sevdim. 
Arapçayı beklediğimden iyi konuşuyorşar. Türkleri ya seviyorlar ya da ….

Dün yazıyordum sipariş beklerken, sonra yarım kaldı.
Buradan devam ettireyim…

Arapça konuşuyor olabilmemin insan ilişkilerinde artı bir değer olduğunu gördüm. Hem mutlu oluyorlar, hem de daha yakından iletişim kuruyorlar. 

1950’lerin ortasında göreceli de olsa fransız sömürüsümden kurtulmuş bir ülkeden bahsediyorum. Sömürü sadece yer altı kaynakları ve iş gücüyle olmaz. Emperyalizm aynı zamanda zihinleri de işgal eder. Dili, kültür, inancı, ruhu ya siler ya da asimile eder. Ve çekip gittiklerinde arkada karmaşık zihinler, diller  ve ruhlar bırakır. Ne olduğunu onların da bilmediği bir enkaz. Şimdi inşallah Fas ve diğer beldelerimiz hem görünen hem de görünmeyen işgali dirayetli bir şekilde atlatacaklar.

Özellikle eski şehir kısmı (surların içinde kalan bölüm) çok karmaşık. Bir girdiğin yere tekrar gitmek çok mümkün değil gibi. Yollar çok daralabiliyor yer yer. Buna rağmen motosikletler, bisikletler, eşekler ve insanlar bu sokaklara girmekten çekinmiyor. Her dakika ayağımın ezilebileceği endişesiyle yürümek biraz zordu 😁😁

Delicesine pazarlık yapmadık söylenenin aksine. Evet yaptık ama yani yarı fiyatına falan inmedi hiçbir şey. Ya da biz beceremedik. 

Kedilere çok üzüldüm:( çok bakımsızdılar ve sanırım açtılar..

Kadı İyad ve Cezzulinin de aralarında olduğu sebatü ricali ziyaret etmek istedik. Ya harabe halindeydi ya da çok bakımsız… çok üzüldüm:(

Henüz aradığım doygunluğa ulaşamadım. 3 saattir tren yolculuğundayız, Fes’e doğru. Biraz önce Casa Blanca dan geçtik. الدار البيضاء yani. Şerefsizler gelip, işgal edip bir de şehirlerin isimlerini de fransızca olarak meşhur etmişler… bi tık öfkeliyim yine. 

Bir de kesinlikle endülüs mimarisiyle çok ilişkili. Muvahhidlerin ve Murabıtların etkisi hissediliyor. Özellikle Beni Yousef Medresesinde

Fes’de görüşmek üzere inşallah.
Free Palestine of course!


🇲🇦🇲🇦🇵🇸🇵🇸💜🫶🇹🇷🇹🇷



2 eylül 
Saat 8.54 . Bi yarım saat önce uçak Madrid’e indi. Hayat böyle. Planda Madrid’in MA’sı vardı bi tek. Yani Marakeş. Ama yol buraya getirdi. Olay şu, uçakta biri rahatsızlandı ve uçak acil iniş yaptı. Oh My Allah!
Ne oldum değil ne olacağım hakkaten. Uçağa binmeden bir dakika önce bunların olacağını nereden binenilirdi ki?
Ya da ben bir dakika sonramı nasıl bilebilirim. Her durumda free palestine 🍉🇵🇸

1 Eylül
Uyuyamıyorum
Ebu Ubeyde’nin şehadeti konuşuluyor. Hislerim karma karışık. Her şeyden hele de kötü duygulardan biraz hissediyorum gibi. Ama en çok da utanç ve öfke. 
Gereksiz hamaset yapanlara, göz göre göre zalime destek olana karşı bitimsiz bir öfkem var! Diğer taraftan mazluma karşı beni alçaltan bir utanç…. Ne denir ne hissediliri doğru düzgün bilemeden geçmedi mi zaten bu 2.5 yıl…
Filo yola çıktı Barclona’dan. Yolunuz açık olsun, umudu müjdelesin. Zalimin zulmünün sonunun başlangıcı olsun!!!


Ya Alim, Ya Kahhar…

31 Ağustos
Bir yazın saha sonuna geldik. Elhamdulillah ala kulli hal. Bu yaz arkaplanda ayrılıacak olmaklık fikri dönüp durdu. Çok sevmek, ama bir yerde bırakacak olma fikri. Sonra global citizen olma fikrini sorguladım. Neden sınırlar var ki? Ve den bu sınırlar sadece “bazıları” için aşılabilir. hikayimin nerede nasıl devam edeceğini bilmiyorum. Ölürsem hayırlı bir ölüm diliyorum. Eğer ömrü varsa da, öğrenmeye, tanımaya, farklılıkları denemeye olan merakımın hiiç sonlanmamasını diliyorum 💜

Allahın benim için hazırladığı her şeyi çok sevdim ♥️ inşallah kalbimi/zi sıcacık yapacak daha nice anılar biriktirebilirim/z.

Bu yaz zaman meselesini sorguladım çokça. “Zaman benim neyim olur?”  teması. Bununla ilgili 3 kitap okudum ve bir seminere katıldım. Biri hariç diğerleri aynı şeyleri söylüyordu ortalama olarak. Perspektifimi oluşturnak ise bana düşüyor.

Bugün büyük gün 🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🍉🍉💜
Barcelona’dan Sumud Flotillası Gazze’ye doğru yola çıkıyor bu saatlerde!! Biz ise international action day on water’a zürich sularından destek olacağız inşallah bugün ✌️

Özgür olacağın günlerin ve zalimin helak olacağı zamanını yakın olması en büyük duamdır!!!! 
Tanıdığım bütün vicdanlı insanlar için çokça müteşekkirim. Diğerleri mi? Birer birer çıktılar hayatımdan. Gidenlere de teşekkür ederim :)




18 ağustos 25
hafta sonu sevdeyle lyon'da idik. fransanın üçüncü büyük şehtiymiş. güzel bir deneyimdi! teşekkürler Allahım, teşekkürler sevde, teşekürler Lyon!

GA'nın sonuna gelirken gbt'ye şöyle bir harita yaptırdım:

file:///Users/sumeyyesakarya/Downloads/isvicre_kantonlari_gittim_gitmedim.html

metod kısmıyla ilgili negatif sayılbilecek bir feedback aldım. biraz canımı sıktı. okumlarımı artırmalıyım.

insanlardan bi tık sıkıldım. kendime dönük yeni girişimlerde bulundum. 




15.9 
Çarşamba günü Stoss diyebir dağ köyüne gittim ! ☺️
Şimdi Oeschienensee yolundayım.
Podcast dinleyerek yocluluk yapmayı ve farklı dillerde dinlemeyi epey seviyorum!
Rumooz diye bir poscast kanalı var arapça için öneririm.
Ayrıca Omar Suleiman ve Nouman Ali Khan da ingilizce için çok iyi! 💙

Esselatu vesselamu aleyke ya rasulallah 🤍🤍
Asrı Saaddet tiyatrosunu da kesinlikle tavsiye ederim!💜

11.8: Neuchatel- Zürich Ttreni
Kahrolsun tüm kahrolasıcalar diye diye gezdim bütün gün. Aynı göğün altında aynı anda ne çok farklı şey yaşanıyor. Acılar, sevinçler, savaşlar, zulümler, nefret, öfke, aşk. Ne çok şey! 
Tarihin hangi anına şahit oluyoruz, nereye gideceğiz neye evrileceğiz bilmiyorum. Ama kesinlikle tarihin yazacağı günlere ve acılara şahit oluyoruz..  2 yıla yaklaşan Gazze soykırımdan söz ediyorm. Endülüs ve Bosna'ya yolum düştürkten sonra aradan yüzyıllar ya da on yıllar geçse de, o topraktaki acının, dökülen kanın hissedildiğini ve hissedilmeye devam edeceğini anladım. Zulüm ile âbad olunmaaycağını anladım. Zalimin zulmüyle felah bulmayacağını anladım. Ama bir şey daha anladım, Allah'ın halife olarak gönderdiği insan en azından ahlaklı ve vicdanlı insan/lar yapması gerekeni yapmadığında, zalim olana alan açılıyor.  Tarih hep bunu yazmış. Ve bugün de yazılacak. Zulüm boy gezerken insan neyin derdinde olur bilmem ama, günü kurtarma derdinde olmasa iyi olur. En azından yalnızca bunun derdinde olmasa.

Aylardır karmakarışık duygularım var. Hangi duyguyu nereye koyacağımı bilemiyorum çoğu zaman. Belki de bilmemem gerekir. Bilmiyorum akıbetimiz ne olacak ama her halükarda Allah zalimlerin belasını versin.
10.8
Geceye not: Allah zalimlerin belasını versin

6.8
Bugün Foroglio’daydım. Kanton Tessin’de. Orta çağdan kalmış gibi. Köydeki çatıları saydım yaklaşlık 30-35 çatı vardı. Akitf ev sayısı nedir bilmiyorum. Ev dediğime bakmayın kulübevâri yerlerden bahsediyorum.

Köye vardım. merdiveni andıran taşlı yollardan yukarı doğru yürümeye başladım. Gittikçe eğim artıyor ve yol zorlaşıyordu. Suyum bitti bitecekti. Su ki benim için çok çok elzemdir. Son yudum suyu da içtiğimde, inancımı tazeliyordum . “Su bulacağım, inanıyorum.” O esnada Kerbelayı düşlüyordum, ne kadar düşlenirse.

Bir tarafından ise yeşilin binbir tonunun büyüsüne kapılıyordum. Ağaçlar, çiçekler, otlar, dikenler, yosunlar. Adeta bir yeşil cümbüşü. Kendi kendime “acaba amazonlarda böyle midir?” diye düşünüyordum. Diğer tarfatan ise “acaba cennet nasıldır?” diyordum.

Sonra köye girerken fotoğrafımı çeken kızı yine merdivenlerin ortalarında olan küçük chapelin orada gördüm. Tanıştık. Polonyalılarmış. Kendisi Hollanda’da yaşıyormuş. Hayat çok kısa dedi. Değerlendirmek gerek. Tek gezmekten korkmuyor musun? Dedi. Yoo dedim. Allah var gam yok. Yürüdüm, ara ara şelalenn büyüleyici sesi ve görüntüsüne kapılıyordum. Bazense aşağı yuvarlanma korkusu sarıyordu. Fotoğraf çekmek istiyordum. Ama yükseklik korkum buna çok izin vermiyordu. Bir de çok susamıştım.

Derken yol düzleşti ve iki üç evlik bir yere ulaştım… neee burası benim duama benziyor diyordum. Sonra terkedilmeşe benzeyen kulübenin önündeki çeşme dikkatimi çekti. Su doldurmak için gittim. Yanlış hatırlamıyorsam 1978 yazıyordu üstünde. En son çeşme ne zaman kullanılmıştı Allah bilir. Su iyi değildi. Ama şükür bulmuştum. En kötü kulübelerden birinden su isterim diye düşündüm. Kocaman bir kaya vardı. Doğal yeri mi orası yoksa yerleştirilmiş mi emin olamadım.
Kayayı geçince bir minik köprü gördüm. Köprünün diğer tarafından ise buz gibi akan bir çeşme beni bekliyordu. küçük köprünün ortasında küçük bir kapı vardı. Köprünün altından ise mis gibi berrak buz gibi su akıyordu. Köprüyü geçtim suyumu doldurdum. Şükürler olsun suyu yaradana. Fark ettim ki istisnasız kapıdan geçen herkes özenle o kapıyı geri kapatıyordu. Hiç kimse aman ne saçma kapı diyip açık bırakıp geçmiyordu. Buldukları gibi bırakıyorlardı. Hayrandım, daha da hayran oldum toplumsal ahlak bilinçlerine.

Örtümü serdim gökyüzünü izledim, gözümü kapattım seslere ram oldum, düşledim. Ve fark ettim ki, bu benim yılllar önce terapi esnasında kurduğum hayalin bir yönüyle duamın tecellisi. Bana iyi gelen armosfer olarak andığım ayrıntılı tüm betimleme oradaydı. Oh My Allah. Kitap okudum. Saadettin hocamı. Değerlerin bir ürünü meydana getirdiğini söylüyordu. Neydi benim değerim, değerimiz? Derken düşlerimden yavaşça sıyrıldım ve aşağıya geldiğim yerden geri yürümeden çevreyi biraz daha gezdim. Aşağı inmek de çok kolay değildi. İndikten sınra köyün küçük kafesinde kahvemi içerken müslüman bir aile geldi. Biraz arapça konuştuk nerelisiniz dedim. Filistinliyiz dedi, Gazzeye iki saat mesafede. Ama gidemiyorlarmış. Çoğu marka ve boykot olan kıyafetlerinin içinden bunları diyordu. Sonra inanamadım masaya coco cola geldi. Yutkundum, kalbim kırıldı, hatta sanırım parçalandı. Helal pizza opsiyonunu bana sorarken, yanında coco cola yudumluyorlardı. Hükmen haram mı bilinmez de ahlaken sınıfta kaldınız. Diyemedim. İlk defa bir filistinli grup karşısında kelimesizdim. Çok üzüldüm. Canım Tülay ablama yazdım. Sömürülmüş zihinlerden bahsetti. İnsan olmanın millet ve dinin ötesinde oluşundan. Ve biz işimize bakalım dedi.


Elhamdulillah ala kulli hal. Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza hayırlısıyla nail kıl Rabbim. 

Dostlarıma, aileme, anneciğime, canım ablalarıma, güzel yeğenlerime, ümmetin yetimlerine, ahlaklı ve onurlu insanlara sen dünya ve ahiret güzellikleri ver Rabbim! Amin

İşte bugünden bazı fotoğraflar:


















4.8
Yolu ve yeni heyecanları var kılan Allah’a hamd olsun.
Bugün Montreux’a gittim. Leman gölü kıyısında tatlı bir kasaba ♥️ Dent de Jaman’a çıktım 🌼 Dent dağın zirvesine verilen isimmiş fransızcada. Ben zirveye çıkamadım tabi 😀 ama çok çok güzeldi 

Tezimi gezdirmeye devamm



Bazı yol denemeleri. Anlar toplamı. Yahut “düşmeler ve kalkmalar”

Yolu, yolcuyu, dirilişi, değişimi, umudu ve yeni heyecanları yaradana hamd olsun. Bitti derken bir yerden yeşertene, yolda nasıl yürünür öğretene, kuşa uçmayı, suya akmayı ilham edene hamdolsun. Ve dahi varlığı var edene şükürler olsun. Var olmak, yani hâzır olmak, huzurda bulunmak. Ânda hâzır olmanın, bir var olma biçimi olduğunu söylemişti bir hocam. Geçmişin vehmi geleceğin kuruntusunun berisinde, mevcut anda var olabilmek. Başlı başına büyülü bir şey olsa gerek.
















2.8
bir büyü var hayatımda, ve ben o büyünün bozulmasından çok korkuyorum gibi. olurda yaşarsam, bu büyülü günleri çok özleyecekmişim gibi. iç huzurumu, göğü izlediğim penceremi,  dereden gelen su sesini, kuş ve tren sesini, mumumun geceyi aydınlatıını ve cama aks edişini.. 845i... aabachı... s15i ve nicesini.... hatta o sıkıldığım kirchgasse 9'daki kilise çanına nazır çalışma odasını.  Amelie'yi izlerken bunları hisettim... hislerim anlaşılmaya muhtaç değildir. 

1.8
Şaka maka bu serinin epey bi okuyucu kitlesi okuştu. Hoşgeldin sevgili okuyucu.
Bugün isviçre uulsal günü. 700 küsur yıl önce üç kanton bir araya gelerek bugünkü isviçrenin temelini oluşturmuşlar. Ondan sebep 1 haftadır havaifişek satılıyordu. Sabah kütüphaneye gidecketim baktım hepsi kapalı. Sonra ayşeye dedimli ben domino’ya gideceğim çalışmaya. O dedi , ben de geleyim 🫶 sonra tam dominoya vardık, kafe kapalı ve bi yağmur bastırdı, ayşe züriche gidelim bari orada bir kafe buluruz dedi. Ama sonra yine usterde bir yer aramaya devam ettik o yağmura rağmen. Ve maalesef çalışacak bir yer bulamadık, çünkü hepsi yaz tatilinde 😅 ıslanmış vaziyette markete gidip kısır malzemesi alıp evde parti verdik. Aferin sümeyye, hep böyle yap. Hoca senden transkirpt beklesin sen kısır yap. Şimdi de havai fişekler arka planda (kuşları öldürdükleri için tüm kötü kelimleri içimden söylüyorum) midnight in paris izliyorum.

Fransa sevgim mi oluşuyor ne…

Bi arkadaşa demiştim bugün buraya da ekleyim:


30.7

Bugün Davos’da idim. Öyle çok görülmeye değer bir şey yok aslında yazın.. Weber Cafe’yi sevdim… meşhur one minute showunun yapıldığı kongre merkzni de gördüm, davos gölü de fena değildi. Anlam veremediğim şey ise, alışılmışın üstünde adını söylemek istemediğim dinden/ milletten birilerini gördüm.  Biraz araştırdım, neymiş ne değilmiş.. meğer temmuz ağustos aylarında geldikleri bir yermiş Davos… eğey değişik duygu ve düşünce deneyimim oldu ama sanırım burası zikretmek için uygun zemin değil










29.7
Bugün çalışmamı Cenevreye gezmeye götürdüm. Umduğum iki şey için girişimde bulundum. Seelsorge dersinde gördüğüm Islamic Center Genf’e gittim.

Sokaklarda fransa hisettim çokça. Sonra dedim neden fransa olmasın?? Ahaha akıllanmazsın sümeyyecim.
Varsa nasipte yakında bir fransa çıkartması planladım

Temayüllerim yıldan yıla değişiyor sanırım 









 




28.7.25
MOMO isimli bir ktap okudum. bir çocuk kitabı formatında yazılmış kitap, her yaştan okuyucuya kendi algısı ölçüsünde bir şeyler söylüyor. kitabı okurken eş zamanlı zaman metaforuna da kafa yordum. zamana rağmen, zamanla yarışarak yaptıklarımızı düşündüm bir taraftan. diğer taraftan, zaman içre, zamanın akışında olma imkanına kafa yordum. zamanı optime ederek yaşamanın mümkün en iyi olarak pazarlanığı hız ve haz çağında, en az zamanda en çok şeyi yapmanın büyük kazanç olarak lense edildiğini fark ettim. farkında mıyız bilmiyoum ama biz zamanımızı vererek kazandığımız paralarla yine zaman satın alıyoruz.  bir ay boyunca iş yerinde bıraktığım zaman karşılığı kazandığım parayla, ev işlerinden feragat etmek için bir robot süpürge alıyorum örneğin. böylece en az haftada 3 saat tasarruf etmiş oluyorum. otobüs yerine uçak kullanıyorum. kütüphanede kitaplar arasında kaybolup araştırmaak yerine, bilmem kaç hızdaki internetim ve bilmem kaç model telefonum ile tık tık en hızlı bilgiye erişiyorum. bilgiye zaman harcamıyorum artık. zamana değer görmüyorum bilgiyi. öyle olunca o da uçuyor gidiyor koşarcasına dimağlarımızdan ve zihinlerimizden. emek neydi, zamanını o kıymetli taneceklerini verebilmekti belki de. ancak modern bireycikler, zamanlarını satarak kazandıkları paralarla zamancıklar satın alarak girdikleri sonsuz döngüyü fark edemedn, dönüp duran çarklılar arasında kaybolup gideceklerdi. iki grup olacaktı onlarda, kurtarılması zor ruhlar ve kurtarılması mümkün ruhlar teşekkürler momo, teşekkürler beppo ve teşekkürler sevgili yazar!

kurtarılma umudu olmayan ruhara bugün narsit deniliyor sanıırm

bir de insanların hoşlarına gitmeyen gerçeklerden  kaçış hızını küçük bir sosyal medya gözlemiyle tespit ettim. ülke cayır cayır yanarken bunu görmek istemeyen büyük bir güruh var. bakınız! siz görmeyince yangınlar durmuyor, siiz görmeyince insnaların ölümü sona ermiyor. SİZ SİZ SİZ! kendinizi mental olarak koruma isteğinizi mümkün mertebe anlamaya çalışıyorum, ancak kendiniz dışınızdaki her canlı zerreciğini "öylesine varlıkmış" gibi görmek, en mikro ölçekte ena'nın şerrindendir gibi geliyor bana. 

27.7

dün sevdenin Erlinsbachdaki yakınlarındaki klinikteki tatlı evini ziyaret ettim. Bazen Allahın nimetlerinin çeşitliliği ve bitimsizliği karşısında hayran ve hayretkar oluyorum…
Sonra bugün Kanton AG’deki Aarau’nun Altstadtında vakit geçirdik. Güzel, tatlı küçük bir kasaba..
Erlinsbach bir tarafı Ag’de diğer yarısı SO’da olan bir köy. Sevdenin köyle ilgili anlattıklarını unutmayacağım :)) epey komikti 







Ülkemin çeşitli yerleri 2 haftadır yanıyor.. küresel ısınma + bu yangınlarda aktif payı olanlar (var ise)… her ikisinin de müsebbiplerine dair bol bol söyleyecek kötü sözüm var

Terör devleti Hanzala gemisine de 100 milden daha az kalmışken dün gece baskın yaptı

İşin sonu nereye gidiyor diye şöyle arkamı dönüp baktığımda, zaten ölücez diyip arkama yaslanasım geliyor çoğu zaman. Öleceğiz de ne üzerine? Kimler ile?? 

22 Temmuz
Interlaken- Zürich treni-21.27
Bugün harika bir rota yaptım. Unutmadan yazayım; interlaken-Grindelwal- Lauterbrunnen- Mürren ♥️♥️♥️♥️

Mürreni inanılmaz sevdim. Resmen dağın başında bir köy. Subhanallah







19 temmuz
Bugün demo vardı yine Zürichde. Gazzede ise inanılmaz bir açlık. Allahın belaları açlıkla terbiye etmeye çalışıyor onurlu halkı! Ölüyorlar açlıktan ve vazgeçmiyorlar. Yanıyorlar ateşler de ve vazgeçmiyorlar. Parçalanıyor, havaalra uçuyorlar bombaların şiddetinden ama yollarından bir adım geri dönmüyorlar. Rabbimm aklım almıyor. Benim bu vahşeti idrak etmeye yetecek gücüm kalmadı…. Vahşet yokmuş gibi günleri sürdürme gafletinde bulunmak ise en korktuğum!!!!!

Kahrolsun tüm kahrolasıcalar







12 temmuz
theologische fakultät- grossmünster- bir cumartesi günü
fonda; jasmine tree çalıyor. bu aralar pek bir sevdim.
şöyle söyleyim, okulda sanırım bir kaç hoca dışında kimse yok. öğrencilerin çoğu bölümün ermenistan gezisinde. bense? bir yaz geleneği olarak herkesin tatillerde fıtı fıtı gezdiği zamanlarda okul nöbetini tutarım :D ahhs sakarya ilahiyatın dili olsa da konuşsa. ya da serdivan fikir sanatın. 
zürichde ikinci yılı devirirken, aramıza yıllar yıllar girmişken hala peşimi bırakmayan sakarya güzeellemelri :D

neyse düşündüm de, çatı katında boğuşuyorum, hava sıcak, siyah giynimişim, uykum gelmesin diye mateli sıcak çay içiyorum, metot bölümünü  iteleyerek götürüyorum, sırtımda acının bilmem kaç faklı tonunu hissediyorum, annemi özlüyorum, gazzeye üzülüyorum ve kudüsü düşlüyorum

duygusal, düşünsel ve fiziksel uçuşları betimlemek içinse epey mesai harcamam gerek buraya. şimdilik onun için vaktim ve enerjim yok :D

neyse hikayenin sonunda bitimsiz bir şükür hissediyor gibiyim. canım dostum ceydanın dediği gibi, şükrümüzün ve hamdimizin elimizden alınmasına izin vermemliyiz. çünkü onu kaybedersek neyimiz kalır??
sabah sulzbachdan eve ters yöne yürüdüm. yeni harika bir rota daha keşettim! el-hamd.

nuri pakdilce bir selam. 

11 temmuz

dün srebrrenitsa, bugün gazze!
soykırım unutulmadı ama tekrarlanıyor. 

10 temmuz
Bugün demolardan tanıştığım ayşe ablayla yeni bir style denedik. Yılda bir kendime yaptığım bu jesti de seviyorum.

Hala tezimin metot kısmında boğuluyorum. Aklındakileri yazıya dökememek ne zor şeymiş.

Camide çalıştım bugün de. Türkiyede de camilerin sosyal hayatın merkezi olması konusunda ivedilikle adım atılmalı. Kadınlar öcü, çocuklar cadı, gençler dinsiz diye diye camiyi belli bir grubun oligarşisine bıraktılar. Canınızı sıakcak ama batıda cami hayatın merkezinde, ve bu cami modeli her şekliyle örnek alınmalı.

Yeni bir gezi planı yapıyoruz. Bu sefer başka bir kıtaya , bakalım hayr olsun.

Göğe savrulan yumruklar zalim gitmedikçe iner mi hiç?

845-Florastrassse


 8 TEMMUZ

Arka planda halletmem gereken onca iş, yazılması gereken bir tez, planlanması gereken bir gelecek var. Hepsi için bir şey yapmaya çalışırken sanırım beynim bir kaç haftadır infial etti. kafamın ortasında. bir şerit varmış da kafamı ortadan ikiye kesiyormuş gibi bir his var. o kesilen bölgeden algı ve düşünce geçmiyormuş gibi.

Oturumsal stresler, ekonomik kaygılar, tezsel boğulmalar, doktorasal bilinmezlikler derken tek bir şeye tutunuyorum: YOLA ÇIKARAN İŞARETSİZ BIRAKMAZ VE KESİN OLAN TEK ŞEY; BİR GÜN MUHAKAKK ÖLECEĞİM!



Yorumlar