Bu dönemin duası ve mottosu bu olsun: "Bir mucize olsun..."
"Ey teslimiyet senin adın İslamdır!" demiş Aliya. Sen ne zor bir sevgilisin teslimiyet....
12 Aralık
Amanın da amanı kim gelmiş. Bi süredir yazmadım buraya. Hesabın bot okuyular tarafından ele geçirildğini düşünüyorum. bu bi tık an sıkıcı. lütfen gidin. teşekkürle.r
Dün Colmar'daydım. Sınırda hoş küçük Alsas/ Alsace bölgesinde bir şehir Noel pazarlarıyla ünlü. Güzel bir mola oldu. Tezim beklediğimden daha yavaş gidiyoe. Biraz stresliyim. İyi olan ruh halimin çöküşe geçmesinin başlangıcında gibi. Ruhu dengede tutmanın bir hapı olsa keşke. Dengeyi bulunca durdurup hep rada kalsak. Hormanal döngülerim gibi, duygusal döngülerim, ruhsal döngülerim de var. Muhtemelen herkesin vardır. Ben bunu tespit ettikten sonra, kendime dair öngörülerim arttı. Güzel tani ama yeterli değil. Alahumme Barik.
F,ndings kısmının ikinci bölümünün son katılımcısındayım. Allahım kolaylaştır zorlaştırma. Rabbim hayırla tamamla.
An itibariyle sırt ağım başıma davurdu. Dayanamiyoree... Sanırım bir ağrı kesici alma vakti geldi. Kütüphaned öksürenler konuşanlar da canımı sıkıyor. Anlaşıldı bugün canımın sıkılma günü. Hadi hayırlısı.
3 aralık
koşarsın ve düşersinde gökyüzüne uzun zamandır bakmadığını fark edersin ya. aslında o düşme bir nimet olur. işte öyle bir şey.
bir de şey, herkesin kalbinin ekmeğini yediği gerçeğini yeni idrak ettim. eğer bir insan kalbinde sekineti hiç hissetmemişse, sevmeyi ve sevilmeyi birine ya da bir şeyi endekslediyse ne yaparsa yapsın kalbinden kendisini sevmek gelmiyormu. ve eğer kendini sevmediyse ve kendiyle barışmadıysa, bunu yapanlara da haset eder durumda olabiliyormuş. bunu fark etmem de hikmetlerden biridir diye umuyorum.
biz ayranımızı yapalım -münevver abladan rivayetle taha hocadan- sineği şamdan gelir, diye ummaya devam edelim.
yürüdüğüm yola olan sevgim, varışımı unutturdu bana. varmasam da olur gibi. yolda karşılaştıklarımın güzelliği öyle büyülediki artık varılacak yerin kendisi burada olmuş gibi.
yüreğimde çiçekler açtıran insanlar, öyle bir silsileyle belirdilerki. bir kütüphanede bir kitapla, bir hocanın bir cümlesiyle, bir kayboluşla keşfetmeye başladım bu silsileyi. ve şimdi.... kendimi ondan gayrı göremiyorum. kalp gözlerimizden birbirimizi bir şekilde görüyoruzdur umarım. çünkü siz, çünkü siz....
29 kasım
İslam, iman ve ihsan. Submission, faith and doing the beautiful. İslam ve iman bahsine aşinayızdır çoğumuz ve peki ihsan? Yani kalpte Allah’dan gayrısına yer bırakmama hali için olan çaba. İslamın şeri ve kelami boyutuna kafa yorduğumuz kadar kalbi ve ruhi boyutuna da kafa yoruyor muyuz? Haramlar ve hellaller, cennete ve cehenneme gidecekleri tartıştığımız kadar, Allahı ve rasulünü nasıl seveceğimizi, sevmeyi nasıl öğreteceğimizi düşünüyor muyuz? Muhabbetullah kavramını düşünüyor muyuz mesela? Yakan ve azap eden bir Allah tasavvuruyla korkutulan bir neslin neden müslüman kalmak istemediklerini anlamak gerçekten zor mu?
Onlarca mühtedi tanıdım. Tek ortak nokta şu olabilir; “Allahı severek başladık, ibadetler, haramlar helaller, cennet cehennem bahisleri, hepsi sonradan peyder pey gelişti” dediler. Ama önce sevdiler. Mühtedi bir hocam dedi ki, 3 ay sadece kalbimi müslüman olduğuma ikna ettim. Sonra camide çocuklarla birlikte namaz kılmayı öğrendim. Önünde secde ettiğimiz Rabbi seviyor muyuz gerçekten? Yahut bir geleneğin devamı olarak “yakmasın” diye mi boyun eğiyoruz?
Gurbetin bana öğrettikleri şeyleri sayfalarca yazabilirim. Ama sanırım bana en çok Allahı sevmenin hikmetini ve yöntemini öğretti. Beni bu insanlar ile hemhal kıldığın için teşekkür ederim Allahım. Beadford’dan Latife teyzeyle tanıştım. İngilterenin kuzeyinde küçük bir şehirmiş. Belki bir gün yine karşılaşırız. Vesilesiyle tanıdığım bir isim:
28 kasım
çalışma ve merak etme yetisii halk edene hamdolsun.
bu aralar en çok okyanysları merak ediyorum. okyanus altı yaşamı, okyanus temelli dağları, okyanuslardaki adaları, hawaii'yi, maldivleri, bali'yi... ne bileyim mesela bi deniz aslanını, ya da mürekkep balığını. ya da omurgasız canlıları. her şeyi. sonra uzayı da merak ediyorum. aya gidişler başlasa ismimi yazdırırım heralde :D TOGG vs Journey to Moon. Annem duysa der ne işin var oralarda, seni kaçırırlar :D
sanırım bu merak duygusu beni dinç ve deri tutan. ama mesela bazı şeyleri de hiç merak etmiyorum. örneğin bilgisayarın hangi malzemelerden yapıldığını ya da, en iyi parfüm markasını, paristeki en iyi çantacıyı. ama parsiteki kafeleri merak ediyorum. hepsine gidemedim tabiki. bazısına gittim. gidersem bir daha daha uniqe olanlara gideceğim. Mesela Hawaii Üniverstesinin MSA'sını araştırdım. Yahu orada bile müslüman öğrenciler topululğu var ne ilginnç Ya da adada kaç aktif yanardağ olduğunu, ada yerlilerini. Ne bileyim bunlar beni acaip heyecanlandırıyor. Kendimden içeri bir dünya olduğu gibi, dışarı bir dünyanın olduğunu bilmek de çıldırtacak kadar güzel geliyor bana. ya da mesela evren, dşünsenize iki trilyon galaksinin içinde var olan bir galaksinn içindeki 200 milyar gezegenden birindesin. o gezegende deki 195 ülkeden birindesin. ve 8 milyar küsur insandan birisin. bu bende iki yönlü bir his oluşturuyor. evrenin içinde görülmeyecek kadar küçük olduğum hissi. bi çeşit kuş gibi hafiflik veriyor bana. salınıp durasım geliyor gakaksiler arasında. bir de küçücük benin, bu olasılıkları düşünebilecek bir potansiyelde yaratılmış olması. yaratılmış olmam da çok da açıklayamadığım bir his oluşturuyor ben de. seçilmiş olmak diyesim de yok buna, olasılık diyesim de. her neyse o. Allahım büyüksün.
25 kasım
yön tayin etmek ne zor işmiş ya Rabbi. İnsanın yol kaybettireni yine kendisi olduğunda hele ki. Kişisel gerilimler. "Disiplin, motivasyondan büyüktür" diye baba bir laf okudum. Üzerine düşündüm. Her zaman motive olamam ama kendimi disiplinle yola getirebilirim. "baba laf" nedir ya. "ana laf" okudum. ya da her ikisi de. ya da her ikisi de değil. patriarkadan hoşlanmazken, feministlik de yapmak istemem. hoş bu da henüz kâni olduğum konulardan biri değil. kendimi bir yerde konumlandırmasam ölür müyüm? kadını istismar eden, tasallut altında tutan zihniyetle mücadele etmem, illaki karşı ekole ait olmamı mı gerektiriyor?
bu şey gibi, geleneksel değilsen modernistsin. A partisine oy vermiyorsan B partidensin. Başın açıksa sekülersin. Kapalıysa, dindarsın. Kalıplar atamak kolay olduğu için bunu yapıyoruz. Dümdüz bi insan olmayı kabul etmek zor olduğu için.
Bi de şey meselesi var, başkalarının düşüncelerinden de emin olma isteği. Kendimi hür ve aziz kılmam, başkalarının düşüncelerini serbest bırakmaktan geçiyor halbuki. ah bir başarabilsem/k.
Tez yazmaya ara verip şöyle 5 dakikalık kişisel muhasabe yapmak iyi geldi. dışarısı yağmurlu, arka planda mark eliyahu'nun "endless" bestesi çalıyor... mekan, çan kulesi gölgesi.
22 kasım
sığınılacaklar listesi yaparken, ilk sıraya kendimi eklemeyi unutmuşum. kendimden de sığınırım. euzu min nefsi... öyle yerlerden çıkıyor ki, nefis. af...
21 kasım
dün kar yağışı başladı, terapi seanslarım sonlandı, fiziksel acılar yaşandı, düşmeden kalkılmaz mükerreren anlaşıldı, ai ve inanç konusunda sempozyuma katılındı, kuruluş cüneyd efendi izlendi, kışın ilk sahlepi içildi, çokça hayattan tiksinildi, ama şükür bugün yeniden Taha Abdurrahman ile başlandı. bu bir döngüdür, gelir geçer. bâki olan hüdâ'dır. hayırlı cumalar.
kafası iyi çalışan birini keşfettim dün sempozyumda: https://yaqub.substack.com/s/ai-and-islam
16 kasım
bugün afilli bir sendikanın buluşmasınaa gitim. ondan önceki günlerde yürüyüşe gitmiştim. bir önecki günde bebeği doğan bir arkadaşımı ziyarete. bir günde tr'den yeni gelen bir arkadaşla buluştuk. hepsi ayrı bir DÜNYA. hepimiz koşuyoruz. öyle yorgunuz ki. nerede olduğumuzu da bilmiyoeuz, nereye gideceğimizi de bilmiyoruz çoğu zaman. ezbere konuşulan şeylerin ötesine ne kadar geçebiliyoruz? ben kimim, nereden gelir nereye giderim sorularını ne kadar soruyoruz kendimize? ve dahası kendimizden kendimize giden yolculuğunda, nefsi anlamanın bir başaksını anlamaktan geçtiğini ne kadar anlamaktayız?
üzerine düşünülecekler.
to think about it.
-ünvanları araya perde yapmak
-parmak uçları
-elimdekinin şükrünü eda mı ettim ki, olmayana hayıflamıyorumorum?
-rüya: rabbin sana verecek anlamaksızın, ve sen de razı olacaksın..
Gariplerin Kitabı'nin sonuna geldim...
1.
15 november
merhaba, mümkün çocuklarım. olurda imkan alanından varlık alanına geçer de bigün bu blogu okursanız bu not size:
anneniz, yoğun bir maratona girdi. kirchgasse 9. sosyalleşme ve akademi arasında yolunu bulmaya çalışıyor. arada reset atıyor, arada güncelliyor, bazen error veriyor. ama yoluna bir şekilde devam ediyor.
bu da biraz önce çektiğim, bu geceye dair bir foto. varsanız eğer, muhtemelen sizi çok sevmişimdir. çünkü benim annem de beni çok seviyor.
11 Kaım
Bremen Mızıkacıları, Hilaller, rüzgardan havaya kalkan kilimler, çatıdan eve giren Osman, karpuz çekirdeklerini yiyen pakize, hommuları çağıran hesna nine, tahta arasından evini izleediğim hesna nine, göbeğin düşmüş diyip eliyle bir şeyler yapıp göbeği yerine getiren hesna nine, kedilere çay içiren hesna nine, semerci dede, köyün diğer tepesinde evden çıktğını gördüğümde koşarak gittiğim semerci dede, bi tek onun hürmetine keçi sütü içtiğim semerci dede, bana ilk el emeği hediye veren semerci dede, delikadın teyze, en çok kuyruklu şekeri bana veren deli teyze, bütün köyün tırstığı benimse evinde mışıl mışıl uyuduğum deli kadın teyze, annem o eve her gittiğimde iç içini yermiş, bense anlayamazdım niye bütün köy bu kadına deli diyor diye.
evet diğer insanlara göre farklıydı ve herkesle anlaşamazdı ve gıcık olduğunun yüzüne söylerdi :D bu mu insanı deli yapıyor :D muhtemelen delilik mefhumu o zamanlarda bilindik olduğu için bana bu teyzeyi ben deli bulmazdım. bir de köyün yukarısında çok çocukları olan ve birazda fakir olan birileri vardı. galiba ismi leylaydı. sonra büşra, ismail, emre, yunus abi, ahmed abi, recep, hülya, engin, ayşe ablam (rahmet olsun), hatice abla, mesud abi, küçük ahmed, sibel, seda, sedat, emine abam..... evet tüm bu. anılar uçup gitmeden bir hilaller güncesi yazmalıyım. çocukluğumun en muhteşem 2 yılını geçirdiğim, ruhumun özgürlüğü deneyimlediği o köyü. 99 depreminden sonra kaçtığımız o köyü.
10 kasım
elhamdulillah ala kulli hal ve bi nımeti Islam
-tez findings kımı ilk bölüm taslak bitti. dıdının dıdısının dıdısı. bu hafta içinde hocama feedback için gönderirim inş
-farsçayı seviyorum ama çok minik adımlarla ileriliyorum, hiç yoktan iyidir
-havalar soğudu, kapalı mekan aktiviteleri artırabilirim. mesela opera?
-bu akşam Rabianın koordinesinde münevver ablanın sunumunda, taha hocanın doğu türkistan seyahatnamesini konuştuk. zalim ve zulüm tek milettir. mazlumda. dil, din, ırk farketemden. ger gör ki doğu türkistan... tüm noktalardan bizden, candan kandan...
-Allah İsrailin ve Çinin, Çinin ve İsrailin, zalimin her tür ve tipinin belasını versin
-zihinsel dinglinlik halinin ruhsal dinginliği de beraberinde getirdiği gerçeği
-parmak uçlarım en çok nerelere dokunuyor? hesapları verilesi mi?
-klavye yeni nesil kalemden sayılır mı?
-ıssız acun öldü mü? şimdi yürek yırtılır....
8 kasım 2025
2015 yazdım ilkin. Ara ara 2015' e takılıyor aklım. Öğlen güneşli bir Züri günü vardı. Çok kısa turist gibi gezdim Grossmünster etrafında. Bu şehri onlarca kez gezsem de sıkılmazmışım gibi. Bazı rotaları sıradan hale getirince, katanılmaz bir hale geliyor. Stadelhofen ve Kantonschule arasında gidip gelen gerilimli hal bazen katlanılma yapıyor günlerimi. Kaçıp gidesim geliyor. Ama araya böyle güzel farkındalıklar yerleştirince bir yenilenme yükleniyor yüreğime. Rutinde bereket vardır ile rutin dışına çıkmanın verdiği yenilik vardır arası bir his. Annem köydeng elmiş. Bugün uzun bir aradan sonra konuştuk. Allahım anneme iyilik güzellik hayırlı sağlıklı uzun ömür ver. Amin.
Dün akşam, İsmail Hakkı Aydın hocanın bir seminerine katıldım. Elhamdulillah güzel insanların varlığına. Allah ilham veren, yolumuza aydınlık veren kandillerin sayısını artırsın eksiltmesin.
Hoca birden arapça "ramâ" filini çekmemi istedim. cemi müzekker gaib sigasında takıldım :D illetli fiil dedim, son harfi nasıl çekimleniyordu unuttum dedim, ama fırçayı da yedim:D
deha muhtemelen hoca. ve deha insanların azmi ve kararlığı daha farklı oluyor. Hoca, zekanın değil aklın esas olduğunu söyledi. Çabanın ve yolda olmanın. 70 küsur yaşında hala peşine düştüğü, dert edindiği, hayret ettiği, heyecanlandığı meseleler olması bir insanın. Muhteşem bir hayat gayesi. Mesela Yapay Zeka Üniveristelerinin kurulması yönünde bir çabasından bahsetti. Amerika, İngiltere ve Türkiyede eş zamanlı. Böyle bir teklif geldiğinden söz etti.
Hoca derdinin "hayat" olduğunu söyledi. Yani yaşam. Belli bir grup insan, millet, dindaş değil. Hayatın kendisi. Yapay zeka ile birlikte "hayatın" kendisinin girdiği risklerden söz etti. İnsan yerine geçmesi muhntmel olan yeni yazılımların, hayatı getirmesi mümkün olan noktalardan. Zaten çalışmayı düşndüğüm konulardan biri de. Umarım muvaffak olurum. Rabbi yessir.
Bir diğer mesele ise, hocanın yazmaya verdiği önem. En kuvvetli beyinin hafızası, en basit kağıdınkinden daha azdır de. Not almak ve daimen yazmak. Parmak uçlarımın şahitliğimi, tesbih tanelerinin şahitliğine tercih ederim dedi. Parmak uçlarının hafızası olduğuna dikkat çekti. Parmaklar ve alın meselesinin Kur'an'da ele alınış bibçimi her zaman dikkatimi çekmiştir. Parmak uçlarının şahitliği ve aklın düşündüklerinin şahitliği. AKLIMDAN GEÇENLER, VE PARMAKLARIMIN DOKUNDUĞU. BUNLARIN BENDE BIRAKTIĞI EBEDİ HAFIZA. Dokunurken bir şelere muhtemelen bundan sonra, daha dikkatli dokunacağım. Zira bana özel ve biricik olan parmak izlerimin, bir kimliği var. Ve neye dokunduğum bu kimliğin süreğenliğnde bir etken. Mesela ekranlar. Dokunduğumuz ve daha çok dokundupumuz ekranlar. Şahidliği kaydırılan storylerden ibaret olsun istemeyeceğim parmak uçlarım...
بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ
Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz.
Kıyamet- 4
اِنّ۪ي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
“Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın. Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.”
Hud-56
7 kasım
bugün cuma. umarım yeni başlangıçların da vesilesi olur. grossmünster'de çan kulesinin gölgesindeyim. planda olmayan şeyler oldu. olanda hayr vardır. Allahım kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim işimi hayırla tamamlamada yardımcım ol.
es- Sufi'nin "Gariplerin Kitabı"ndan bazı alıntılar: 1.
5 kasım
niyet ettim bu ayın sonuna kadar tezimin finding kısmını tamamlamaya. Bugün depresyondna çıkış partisi yaptım sabah. hadi hayırlı uğurlu olsun. bir düşüşten de düzlüğe çıkıyoruz inş yavaş yavaş
Depresyonu ben farklı bir terminoloji için de kullanıyorum btw
müslümanlıktan hristiyanlığa geçişle ilgili ilginç bi çalışma
https://globalchristianrelief.org/stories/why-are-muslims-converting-to-christianity/#:~:text=A%20major%20study%20conducted%20by,Muslims%20to%20Christ%20in%20history.%E2%80%9D
uster bibliothek. kütüphane lgbtq+ friendly bir kütüphaneymiş. nasıl oluyor tam olarak bu? muhtemelen kitap içeriğinden. ne bileyim mesela depressive person friendly, muslim friendly, women friendly kombinasyonlarda oluyor mu? olsa iyi olmaz mı? aklımda deli sorular
ok lets go.
4 kasım
iyi bir danışman, iyi bir tez sürecinin anahtarıdır. bunu en ince detayına kadar hissettim bu süreçte.
bitkin bir şekilde gittiğim kapıdan, umutlu bir biçimde çıkmamın rehberidir Dominik Müller.
Umudu ve imkanı yaymanın önemini öğrendim sanırım en çok ondan.
Bir de teslim olmanın önemini. Allah şifayı gönderiyor, sadece gitmek ve denemek gerekiyor. Her gelen şifa değildir tabi. Orada da his ve öngürü devreye giriyor.
Dün tefsir grubundan bir teyze random şekilde beni evine davet etti. Belki annesel içeriklere hasret kalışımdandır. Ama inanıyorum ki, o davet bana şifa oldu.
Oluyor bazen, kul daralıyor. Döngüye giriyor. Ve bir el beliriyor. O eli görmek meselesi sanırım bütün olay. Rabbim basîr ismiyle basiretimizi genişletsin. Amin.
3 Kasım
Biraz yoğun bir güncelleme gerekecek sanırım. An itibariyle tezsel kaygılarım yavaştan geri yükleniiyor. Danışmanımla bir randevu oluşturuyoruz sonra bir aksilikik çıkıyor vs. Yolun neresind eolduğumu bilememekle ilgili bir sancı hali muhtemelen.
Biraz önce ise günümü güzelleştiren bir şey oldu. Taha Kılınç abiye, kitabınızı arkadaşlar fotoğraf gönderse de okusam olur mu diye bir msaj attım. Çünkü gelecek hafta münevver abla ile bir online toplantımız olacak. Hoca dedi ki, "e ben size imzalı göndereyim! :)" Bu ne güzel bir teklifti böyle.
Sonra 3 günlük bir Amsterdam seyahaeti yaptım. Çok fark etmesem de bedenimin verdiği errorlardan mental olarak da gitmek üzere olduğumu anladığım için bu ara gerekliydi. Ve şükür, seyahat ve yolda olmak her zamanki gibi yaralarımı sardı!
İlk Gün, Blue Mosque, Vomdelpark, Lomanstraat ile başladım. Sonbahar kesinlikle bu şehre çok yakışıyor. Sonrasında Ayasofya Camiine gittim, öğle namazından sonra da Van Gogh Müzesine. Ayasofya camii kocaman minareli bir camii. Yapımı hâla sürüyor. Ancak dış görüntüsü itibariyle tamamlanmış. Amsterdama uyum sağlayan hoş bir mekan. Zavallı adamcağız genç yaşında ruhsal bunalım geçirip intihar etmiş. Hayattayken sadece bir tablo satabilmiş . Sonra erkek kardeşi ve yengesi tablolarını pazarlamış. Müzede bu erkek kardeş, çok iyi niyetli anlatılsa da benim bazı şüphelerim var. Sonuçta kardeşini pazarlayan onlar, bu iyi niyette bir kurgu olabilir. Yani why not?
Sonra müzeden çıkıp patateslerini denedim, kesinlikle overrated! Abartacak bi şeyiniz olmayınca patatesimi abartmaya karar verdiniz arkadaşlar. yapmayın. amma gel gör ki, kurabiyeleri bi harika! Gidin ve şuan adını unuttuğum o kurabiyeciden kurabiyeyi yiyin! Kesinlikle değer. Akşam ve yatsı için de Fatih Camii'ne gittim. Fatih Camiii'nin hikayesi ve mimarisi çok hoş. Bir kiliseden çevrilmiş camii. Ve Amsterdamın tam anlamıyla göbeğinde.. Ferah, kadınlar düşünülmüş, muhabbet kuşları, çay ocağı, ve ışıklandırma harika. Ayrıca Damm meydanındaki Simon amcadan da bahsetmeliyim. Kendisi 2014'den beri meydanda Filistinle ilgili bilgilendirme ve silence protesto yapıyor. Duruşu ve heybeti çok kıymetli. İyi ki varsınız dünyanın tüm vicdanlı insanları...
Diğer gün cuma idi. Cuma namaz öncesi, lunch ve fırın arası bir yerde bir kahvaltı yaptım ardından biraz kitapçı ve kanal gezdim. Orada güney hollandalı bir ablayla tanıştım. Anlatılan Hollandalı portresinin aksine anlatmaya açıktı. Epey bir şey öğrendim ondan, Hollandaın dini vekültürel arka planına dair. Özellikle almanya sınırında, doğu hollanda'daki ortadox protestan (?) gruplar ilgili. araştıracağım inş. Sonra tekrar Fatih Camiine gittim cuma namazı için. Güzeldi. Namazdan sonra benimle aynı ismi taşıyan araştırma projesiyle Amsterdama gelmiş biriyle tanıştım. Bir not: Camiler gurbette islamic ve akademic arkadaşlıklar edinmek için elverişli yerledir.
Biraz onun rehberliğinde Amsterdamı gezdim. Sonra harika bir çatı katı cafesi keşfetim. Elmalı turtası mükemmeldi. Devamında tekrar fatih camiisi ve Tarim Uygur restoranı. Mükemmel noodle yapıyorlar. Aile işletmesi. Bir süre istanbulda da yaşamışlar.
Ertesi gün, tanıştığım arkadşala bir pazarda gezdik. Harika bir hırka aldım pazardan.
Kendine has insan karakteri, asabi bisikletçileri, karmaşanın ortasında bi anda bulduğum sakin mekanları, küçücük bi ayrıntıyı bile estetiğe çevirme yeteneklerini, bitmeyen rüzgarını, abartılan patateslerini, elmalı turtasını, camilerini, camilerde tanıştıklarımı, Simon amcayı ve direnişini 🇵🇸, cafede tanıştığım güney hollandalı ablayı, genç yaşında buhranlara girip intihar eden van Gogh’u, Uygur restoranını, çatı katı cafesini ve son baharın renklerini unutmayacağım.
Bakalım üçüncü buluşmamız ne zaman olacak?
28.10
Dün muhammed emin hocayla bir online toplanıda karşılaştık. Kısa bir muhabbet imkanıda oldu. Fılhın yeniden yazılması gerektiğinden söz etti. Heleki ehli küffar bahislerinin. Ve kadın.
“bir insanın kumaşı yol ahlakından belli olur” demiş münevver abla. Ne güzel demiş
27.10
Bir kaç ay önce Uster'de bir eve gittim. Zikir toplantısı için. Beyefendi ispanyol, hanımfendi isviçreliydi. Hikayesini çok kısaca anlattı: Granadalıymış, annesi ve babası o doğmadan önce müslüman olmuş, gittiğimde o büyülendiğim caminin kurucularından birisi babasıymış, ve onlar ikinci nesil ispanyol müslümanlarmış. Hafızmış.
Dönüğümden beri ne zaman aklıma Endülüs gelse mütihş bir özlem duygusu yaşıyorum. Onların hikayesi ise beni bu özlem duygusayla bambaşaka bir yere götürdü. Endülüs.. yaklaşık 500 yıl önce müslümanların külli olarak o topraklardaki varlığını sonlandırılmaya çalışıldı. Ve bugün o toprağın çocukları, hem de islamı yok etmeye çalışan dedelerinin torunları müslüman olarak doğuyor. Bu inanılmaz bir şey. Bu tamamıyla Allah'ın lütfu. Müslüman isimli, ispanyol soyisimli müslümanlar. Onları araştırdıkça daha da hayretim artıyor. Çoğu hafız ve sufi olarak yetişiyor. Dünyanın farklı yerlerinde yaşıyorlar. Kökenleri kuzey afrika ve endülüs. Bunun farkındalar. Ancak yüzleri tüm dünyaya dönük. Özellikle Avrupa'ya.
Abdulkadir es-Sufi'nin irşad faaliyetleri sonucu müslüman olduklarını düşünüyorum ilk nesilin. Ve ilk nesil bugün Güney Afrika, Amerika, Kanada, Nijerya gibi yerlerde aktif olarak irşad faaliyetlerine devam ediyorlar. Sanırım İspanya, Güney Afrika ve İngiltere bugün en aktif oldukları yerler. Ve subhanallah. Çeşitlilikleri, entelellektüel ve mütavazi duruşları, kendilerini ifade ediş biçimleri ve özgüvenleri çok çok ümit verici.
Bir fransız, bir sudanlı, bir mısırlı, bir isiçreli, bir ingiliz, bir ispanyol, bir türk küçücük bir zikir grubunda bir araya gelebiliyor. Milletler üstü bir birlik. evet bunun adı, İslam...
her ne kadar objektif olmakta zorlansalar da arşiv niteliğinde bazı kaynaklar:
https://www.nytimes.com/2003/10/21/world/granada-journal-where-the-moors-held-sway-allah-is-praised-again.html#:~:text=Granada%20has%20about%2015%2C000%20Muslims,needed%20to%20buy%20the%20land.
https://thewalrus.ca/2007-09-religion/
26.10
Abdulkadir es-Sufi'nin nâm-ı diğer Ian Dallas'ın "Gariplerin kitabı (The Book of Strangers)" kitabından bazı alıntılar....
25.10
Bazı sonbahar güncellemeleri: :)
bu ânı da buraya bırakayım:
https://www.youtube.com/watch?v=ep6hLW---PU
24.10
bu blogun özellikle günce kısmını ruhsal ve zihinsel devinimleri kısa kısa not etmek çin kullanıyorum bir süredir. Eve gidince defterin başına oturmayı beklemeden hızlıca yazmak istediklerimi, ya da yatmadan az evvel aklıma gelenleri ya da hisettiklerimi, ya da şimdi olduğu gibi bir cafe'de yapmam gerekenler ve yaptıklarım arasında gidip gelip bir çeşit zihinsel debelenme hali yaşarken yazıyorum.
Geriye dönük okuduğumda, aynı biyolojik süreçler gibi zihnimin ve duygularımın da bir döngüsü olduğunu fark ediyorum.
Çoğu zaman birbiirini tekrar eden "tanıdık" duygular birbirini izliyor. Ve ben belki sadece tecessüm biçimi değişen bu zihinsel devinim ve duygusal dönüşümler arasında arıyorum kendimi. Bugün ise, "bu yolu benden önce kimler yürümüş" kısmındayım bu yolculuğun. Derken Mevlana İdris ile kaşılaştım. Geçen aylardaki arayışımda da Haluk Dursun hoca ile karşılaşmıştım. Ben karşılaşıyorum bu güzel insanlarla, ama onlar ebedi aleme irtihal etmiş oluyor ben onlarrı bulduğumda. Bu ruhumda bir sancıya neden oluyor. Güzel insanlar güzel mekkanlara göç ederken, ben onların göçlerini izliyor gibi hissediyprum. Gurbetsel mülahazalar bir yana ama, dizinin dibine oturamadan göçlerini izlediğim kişilerin bir listesini tutmaktan usandım gibi biraz. Abdulkadir es-sufi de onlardan biri mesela. Gariplerin kitabını okurken buldum onu da. Birileri göçüyor bayım. Biz de göçeceğiz. Göçümüz ne olacak? Muhtemelen nasıl yazıldığımız. Ben iyilerden yazılmak istiyorum. Abd ve mabud katında iyi anılmak istiyorum. Bu yolculuk bir arayış hikayesi. Bilerek veya bilmeyerek arıyoruz bir şeyleri. Ararken bazen, yolumuz üzerindekileri kaçırabiliyoruz. Bu sefer ararken kaçırdıklarımız çıkıyor ortaya.
Sonra bir arkama yaslanoyrum. Aynı şuan yaptığım gibi. Ekim-2015 tarihi ve Ekim 2025 tarihler arasını bir review yapıyorum hızlıca. Ve diyorum ki, elhamdulillah ala kulli hal. Tüm devinim ve dönüşümleri kendisinde sonlandırana hamd olsun. Ne çok şey aktı yoldan, ne çok şeyle karşılaştım ve muhtemelen ne çok şey kaçırdım. Kalanlara da gidenlere de, yetiştiklerime de kaçırdıklarıma da selam olsun.
Yol güzel, göçüşlerini izlesem de birilerinin adımlarının gizli takibini yapmak güzel. Nerede olduğumun ve nereye gideceğimin tayinin yaparken görünmez ellerin benim çevremde olduğunu bilmek güzel. Nasip olan ve karşıma çıkan onlarca ve yüzlerce güzel insanın varlığını bilmek güzel.
Hepsi güzel. Ama bu yol yalnız yürünür. Nihai kertede düşüşler de kalkışlar da varışlar da kayboluşlar da kiişinin kendisinedir. Kendimizi bulabikmemiz duasıyla. Hayırlı cumalar.
konudan bağımsız hollandadaki müslümanları araştrıken bulduğum birkaç çalışma :D :
https://perspektif.eu/2024/08/14/17-yuzyildan-beri-islamla-tanisik-sehir-amsterdam/
https://www.arabnews.com/node/1345126/lifestyle
23.10
Çokça rüzgarlı ve yağmurlu bir zürich günü oldu. Yapraklarım uçuşup aabacha savrulması anı hoştu
Yazma atolyesi gibi bir dersim var, bugün benim röportajımı tartıştık, analiz ettik, kodladık vs. Bir süreci daha kapatıyoruz sanki hissi… daha karpuz kesicektik hanımlar beyler neler oluyor:))
Elhamdulillah ala kulli hal
Being or having
21.10
İlginç bir gün deneyimi oldu. Bir arkadaşın eşi vefat etmişti, taziyeye gittik. İki hafta önce de annesi vefat etmiş. Geçen hafta kendi doğum günüymüş. Bugün ise kızının. Küçük de olsa hatırlamak istediler doğum gününü de.
Taziyeye gelenler farklı milletlerden. Çok dilli, çok kültürlü, çok duygulu, çok kelimesizlikli…. Yarı arnavut- yarı alman, mısırlı, rus, türk, güney afrikalı. Bizi bir araya getiren duygu ve inanç bütünlüğü. Kelimesizlikler ve bilmiyorum daha çok şey. Mısırlı arkadaş namaz kıldırırken “her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır” ayetini okudu. Sonra taziye sahibi arkadaşa dediki, kızımın ismini “yüsra” koyduk. Çünkü bize çok zorlu bir zamandan sonra gelmişti. Sanırım mesaj buydu. Burası dünya. Zorluk ve kolaylık da bizdendir. Bizim içindir.
20.10
Bugün fark etmeden tezimi savunmuşum:) önümde yeni ikilemler.. yol da yolcu da yoldaş da O’ndandır. Yürüyelim bakalım, mevla neyler…
19.09
Günün duası: Bi duygusal zekası sıfırın altında olan insanlar ile, bi de siyonistlerle sen beni muhatap etme Allahım
18.09
bugün mahallemizde daha önce gelmediğim bir garden& Cafe'ye geldim. Ortam hoş Dünde Aarau'da idim. Muhteşem sırt ağrılarım için. Umarım şifa bulurum. Röportajları yaparken, Abdulkadir es Sufi isimli birine atıfta bulunuyordu mühtediler. Araştırmaya başladım. Ve sanırım ben de onlarla aynı etki alanına girdim. Gariplerin Kitabı olarak İsmet Özel Beycim tarafından çevrilen kitabını okumaya başladım.
Hikayede arayanların hep aynı noktadan başladığı yönünde bir aydınlanma yaşadım. ZAman mekan ve çeşitli yönelimlerden bağımsız. Arayan kendinden başlıyor. Ve bulduğu yine "kendi" oluyor. Mesele yola çıkmak. Ian Dallas olarak o zamanlar, bu yolculuğunun kütüphanedeki odasında başladığını söylüyor mesela.
Ben gittikçe yalnızlık ve sükunet insanı oldum sanırım. Arka plan sesleri dahil, gürültüye dönükm hiçbir sesi kaldıracak gücüm yok gibi. Mümkünse sesini kısmaki, faydalı olabilir.
Teslimiyet ve nasip bilinci. Ne zor ama ne güzel yoldaşsınız siz. Seneye ne yapacaksın sorusuna verecek bir cevabım yok. "Nasip" dışında. "Hasbunallahuni'melvekil"
16.8
İsrailin kaçırdığı ve şehit ettiği filistinlilerin naaşlarını paylaşıyorlar…. Ne kadar berbat halde canlarına kastedildiğinin fotoğrafları….. cana kastın berbatı mı olur? Vallahi söz konusu bunlarsa berbatlardan berbatlar oluyor…. Kahrolsun tüm kahrolasıcalar….. siz de tüm planlarınız da ortakçılarınız da görmezden gelen de görüp dilsiz şeytan olan da………… Gören görüyor. Ne güzel mevla ne güzel vekil!
14.10
Murat Kekilli ve Farsça şiir ve şarkıların arka planda olduğu bir tez yazma süreci oluyor bir haftadır. Artan siyonist öfkem ve sırt ağrılarım ve ara ara gelen kaçıp gitme isteğimi saymazsak güzel geçiyor günlerim elhamdulillah. Gün geçmiyor ki, güzel insanlarla yolum kesişmesin. Evet efendim, bunlar hep Gazze bereketi! Winterthur Tefsir Ekibi is the best community I have ever had in Europe!
12.10
Ateşkes güya. Salih’i de şehid ettiler. Enes’den sonra! İzzet ve şeref sizin, zillet ise zulmün seyircisi olanlarındır!
9.10.25
Muhammed Emin Hocamızdan Sumud'a dair notlar:
https://www.youtube.com/live/QST_q5dPEbc?si=FyYlWB9zLQWYisRB
1. Sumud, somut atımların atılabileceğini gösterdi
2.Seyahat taassuptan uzaklaştırır
3.Ortak zalime karşı, mazlumdan yana, dünyanın aydınlık vicdan sahiplerinin bir araya gelebielceğini gösterdi sumud
4. İnsanlık ortak paydasında buluşulabilir
5.Siyonizm, insanların kılcal damarlarına sızmış bir şebekedir.
6. İslam Ülkeleri asla özgür değildir.
7.İslam İşbirliği Teşkilatının sumud filosunu destekliyoruz açıklamasını duydunuz mu? Onların her biri küresel güçlerin kuklası olarak hareket ediyorlar
8. Asıl gücümüzü harcayacağımız şey, aydınlık vicdan sahiplerini bir araya getirmek olmalıdır
9. "Keşke ingilizce bilseydim" dedim. İnsanlığın ortak paydasını artırmalıyız
10. 21. asrın Hılfu'l Füdul'unu yaşıyoruz: Zalime karşı, mazlumdan yana!
11. İnsanlık ortak paydasından yana olduğumuzda neler yapabileceğimizi, fşlodaki 80 yaşındaki teyze gösterdi
12. Efendimizin (sav) Hılfül Füdulu hep övmesi, tavsiye ettiği "yapın" dediği anlamına gelir. Yeni Hılfül Mudul modelleri üretmeliyiz.
13. Küresel çapta, organize eylemler yapılabilir!
14. 40 gemi değil 200 gemi olsaydı ne olurdu.
15. O 2.5 günde Gazzelilerden ellerini çektiler.
16. Ne olursa olsun atmamız gereken adılar neyse onu atacağız.
17. Ahlak-ı hamidiyye'den en çok cesaret yakışıyor insana. Zalime karşı cesur olmak. Bu sükuneti ancak Allah verebilir. Bu şecaati, heybeti allah verir. Çünkü haklısın. Zalimin güçlü olması onu haklı yapmıyor. Ancak sen haklıysan, aziz oluyorsun.
18. Propagandalar haklıya etki etmeyektir. Sumud süreci bunu gösterdi. Haklılığımıza gölge düşürmeyelim.
19. Asla boş şeylere tenezzül etmeyin.
20. Yaradan Allah olduğu gibi yaşatan ve yönlendiren de Allahtır.
21. Adaletin ikamesi şiarımızdır!
22. Müslüman asla, zalimin de mazlumun da kimliğini sorgulamaz. Esas olan mazlumun yanında olmaktır!
7.10
Bugün manidar bir tarih. Lungern, Brienz, Iseltwald gezisi yaptım bugün kendimle. Allahım İsviçre için sana teşekkür ederim♥️ ve şükrümü artıran aldığın ve verdiğin her şey için! Telefondan buraya foto ekleyemiyorum, olurda bilgisayardan yüklemeye üşenmezsem buraya o mükemmel gün batımını ve nice güzellikten bir kaçını bırakayım inşallah…
Sumud tr ekibinin son 15 üyesi de bugün Ürdün üzerinden Türkiyeye döndü! Şimdi freedom filosu yolda! Yenmeyi insanları hapse doldurmak ve öldürmek zanneden şeytan zihniyet, yenilmemeyi nerden bilecek ki?
6.10
sumud sonrası yapılan açıklamalar ne yazık ki gösteriyor ki, türkiyede non-politik aktivizm yapılamıyor. bir biçimde sivil hareketler sivil olmaktan çıkıyor. bu canımı çok yakıyor. türkiyedeki filistin eylemlerinin kitleselleşmesinin önündeki en büyük engel de bu politik tutum. sivil olamayacaksanız bu iddiadan uzaklaşın. hükümetin ya da muhalefetin bir uzantısı gibi davranacaksanız pekala gidip bunu resmi bağlılık gösterek yapabilirsiniz. Ticareti kesme'yi bile özgürce dillendiremediğiniz meydanlarda, gerçekten "sivil" hareketler olarak mı var olduğunuzu düşünüyorsunuz? Mesele birilerinin gönlünü "hoş" etmein ötesine ne zaman geçecek?!
Avrupanın çeşitli yerlerinde aktivizmleri gözlemlemiş, isviçredekinin bizzat içinde olan biri olarak söyeyebilirim ki, aktivizm "politik" bir söylemi arkasına aldığında "sivil" olarak anılmıyor. Bu türkiyeye has bir durum. Allah kurtarsın.
4.19
Spheres diye bir kafeye geldim. Hardbrücke yakınlarında. Çalışmaya çalışma ritüeli. "her gün tezim için bir şey yapmalıyım" motivasyonu.
1 saat kadar önce sumud türkiye ekibinin bir kısmı ülkeye döndü.. elhamdulillah. surda bir gedik açtılar. muhteşem bir hareketti. şimdi ikinci dalga yolda "freedom flotilla" elhamdulillah. ablukanın delinebileceğini gören kimseleri yerinde tutabileceğinnizi mi sandınız?
hamasın trumpun teklifini kısmen kabul edbileceğine dair şeyler okuduk. beyzayla telefonda konuşurkan sağolsun trt'nin yarım yamalak yazdığı haberi görünce kısmen kalpten gitmeli olduk. ama şükür hikayenin farklı olduğunu teyit ettik.
birkaç gündür hem sözlü hem sözsüz olarak ırkçılığa uğruyorum. sanırım, örtüm ve kefiyem ve kimliğim birilerini daha önce olduğundan daha fazla rahatsız ediyor. yahut ben algıda seçici oldum.
akademik olarak gideceğim yönü en azından genel olarak belirledim. farsçayı bi şekilde öğrenmeyi sürdürmemin hatta yavaştan konuşabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
bir haftada ne kadar çok gündemim değişti ve ben ne kadar büyüdüm. elhamdulillah ala kulli hal.
vicdanlı insanlar manifestosu yayınlama girişiminde bulunmayı da dğüşünüyorum. varsa ait olduğum bir üst şemsiye, o da budur.
varsa yürüyeceğim bir yol ve varsa yolda yürüyeceğim yoldaşım, bu şemsiye altında/n olsun. amin.
2.10
00:14
Sen tüm sevinçlerin ve umutların katilisin, Allah belanı versin. Göz göre göre gözümüzün önünde sumudu tek tek ele geçirdi. Enkazını göreyim be.

1.10
danışmanım için teşekkür ederim Allahım. Bugün odasına girerken kapıda ünvanını üstünü kapattığını farkettim. içeri girerken sordum, neden kapattın diye, ne gerek var diyor :) büyüyünce sen olacağım dominik hocam.
30.9
Bugün Mazumlar için ne yaptın? Bir diğer deyişle kafanı yastığa koyunda hesap verilebilir bir gün yaşadın mı? Bu sorunun sancısından olsa gerek, arayış ile ve vicdanlı insanların insiyatifleriyle Elhamdulillah hemen her gün bir yerlerde birilerini rahatsız etmeye devam ediyoruz. Cuma günü siyonist kongredekileri, cumartesi zürichin kapital caddelerini, pazar günü beklemediğim şekilde film festivalindeki gösterim, pazartesi günü banka caddelerini bloke eden girişimlerden bahsediyorum. vicdanlı insanlarla beni ortak bir kümede birleştirene hamd olsun.
Sumudun yaklaşık 30 saati kaldı gazzeye. Bu sefer olacak inşallah.
Zalime olan hiddetin, mazluma karşı merhametin ve dayanışmanın çoğaldığı günlerimiz artsın eksilmesin…
Kendinize de merhamet etmeyi ihmal etmeyin tabi… gidene “bi daha sakın gelme” dediğim bi dönemine girdim hayatımın. Teşekkürler sevgili hayat ♥️✌️
28.9
Bugünü unutma sümeyye. Ya da unut sen bilirsin, ruhuna ne iyi gelirse. Zaten insan unutur, çünkü nisyan ile maluldür. Belki de emânilerin en temel sebebi de nisyandır. Ne demek istiyorum, gidene kal demek kadar, durana gel demek de ruh emicidir. Her neyse bereketli bir gün denemesi oluyor. Dün meditasyon olarak güne poğaça ile başlamıştım. Bugünse bir zürich gölü gezisi armağan ettim kendime. Canım kendim, iyi ki varsın, iyi ki varız. Bugüne bir uopdate olsun bu. Sabatan beri yaşadığım bilmem kaçıncı ruhsal değişim olduğundan :D her neyse akşama film festivalinde bir filme gideceğim. bu güzel. daha festival başlamadan geçen hafta gitmeye kalkmıştım... kafam baya güzel. ve bu halini seviyorum sanırım. tezsel stressel ve insansıl gereksizlikler sırtımı fiziken ağrıtıyor, neden? çünkü bunlar hep yük. az ötede oyalanın çocuklar, hakikaten mecalim yok.
28.9
Sumud yoluna devam ediyor. Bir aksilik olmazsa 1 hafta içinde varmış olacaklar inşallah. Lütfen lütfen…
2 yıllık bir soykırımdan söz ederken kanımızın donması gerek değil mi? Ama akıyor, hayat gibi.
Dün zürichde yine yeniden demo vardı. Bir önceki gün winterthurda siyonist kongre önündeydik. Kansızlar uranmadan hala görünür olup insanları tahrik edebiliyorlar. Öyle öfkeliyim ki.
Dün gece swiss muslim style mawled programına gittim :) ümmetin renklerine ve Allaha giden yolların çokluğuna bayılıyorum!
Allah en iyi plan yapıcıdır! Ve neyin hayr olduğunun tayincisidir. Allahım adımlarımı yolun üzere sabit kıl. Yolunda yürüyemeyeceklerimi, ayağıma köstek eyleme. Sana teslim oldum, sana yöneldim. Sen kulunu, ondan daha iyi tanıyansın. Amin!🫶
25.9
İnsanın koşarken kaçırdıklarının bir listesini çıkarabilsek keşke.
24.9
Dün gece şerefsizler sumud filosunu saldırdılar. elhamdulillah kimsenin canına zarar gelmedi. hala direniş ile yollarına devam ediyorlar. bir direniş masalı yazılıyor. Gazze'de ve Akdeniz'de ve dahi kalplerde. evet efendim, umut var olmalı. çünkü zulüm en çok umutsuz çorak coğrafyalarda kök salar.
italya halkının onurlu direnişi sonuç verdi ve bugün öğle saatlerinde italya sumudu ve kendi vatandaşlarını korumak için bir askeri gemi yola çıkardığını duyurdu. sonrasında ise ispanya benzer bir açıklama yaptı.
sonra birleşmiş milletler, bilmem yeni pazarlıklar, dostumlar, trumplar, hikayeler, masallar.
aynen canım, "ülkenin çıkarları" . çünkü başka ülkelerin halkları, kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünemeyecek kadar vatan-millet düşmanı. önce eleştiri kültürünü kabul etmek zorundayız. eleştirilen düşünmenin, bir ihanet ya da hakaret değil, aklın süzgecinden geçme süreci olduğunu kabul etmek durumundayız. aksi takdirde öncekilerin masallarını tekrarlar dururuz.
ne diyor bu deli derseniz, konuşuyor işte her zamanki gibi.
neyseki ölüm var. bu bi teselli, esenlik oluyor.
sonra teslimiyet, hem ne zor hem ne güzel şeysin sen öyle. ve Rabbimin beni benden daha iyi tanıdığı fikri. en çok seni seviyorum. her şeyin bir biçimde ürküttüğü şu günlerde, en iyisinin onun tarafından bilindiği hakikati en büyük sığınağım oluyor.
diğer taraftan "müslüman" olarak yaşama çabamın beni nelerden koruduğunu fark edince hamdim artıyor bugünlerde. "yap(a)madıklarım" iyi ki varlar.
bir de şu son süreçte iyice dillere pelesenk olan, muhafazakar, dindar vs kavramlarını çok iğreti buluyorum. dümdüz müslümanım arkadaşlar ben. en azından olma çabasındayım. daha az ya da daha fazlası olduğunu düşünenler kendileri için yeni bir tanım bulabilirler. İslamın gereklerini yerine getirme çabasında olanlar tanımı gereği "müslümandır" çünkü. bu gereklilikleri yerini getirmeyenler ya da çokça yerine getirenler kendileri yeni bir tanım bulma fikri daha akla yatkın görünüyor. neden dümdüz müslüman olan bana, yeni bir sıfat ekleniyor? bunu da reddediyorum.
ayrıca, bir düşünce ve duyguyu anlatmak için asgari düzeyde kelime seçimini de önemli buluyorum. eğer bir kelime cümleden atıldığında, ya da o cümle başka bir şekilde kurulduğunda da duygu ve düşüncesi değişmiyorsa, lütfen o cümleyi daha anlaşılır, tutarlı ve yalın kurun. en azından benimle konuşurken. ha bir de lütfen konuşurken kendinize dönük bir eleştiri pencereniz olsun. neyi söylediğiniz kadar, nasıl ve neden söylediğiniz de önemli. aksi takdirde muhatabınızın, zaten sınırda olan sabrı tükenebilir. teşekkürler.
srs
uster
21 .09
Sanırım kodlamayı öğrendim. Bir de feedback alabilirsem harika olacak. Farsça adım adım ilerliyor. Hoş geliyorsun ♥️ sırt ağrılarım artıyor. Umarım gidersiniz.
Sumud ilerliyor. Girit yakınlarındalar. Sizi çok çok seviyorum!! Ah canım Gazze ve tüm dünyadaki canım vicdanlı insanalr! İyi ki varsınız🍉✌️
20 Eylül
Park am Aabach yakınlarındayım. 2 yıldır bilmem kaç kere yürüdğüm yolu birazcık sağa meyilli yürüsem bu parkı görecekmişim meğer. Ama nasip bugündeymiş. Bugün görmem gerekiyormuş demek bu parkı. Omu düşündüm. Hayat gibi. Belki birazcık farklı yürüsek yolun nerelere açılacağını göreceğiz ama, olmayınca olmuyor bazen. Ya da o zaman olası olmuyor.
Elhamdulillah ala kulli hal gerçekten. Geçen hafta bugün girdiğim ruh halini hatırlıyorum. Sonra hafta boyu birbiri ardına dizilen nimetler… subhanallah. Evet yola çıkaran işaretsiz bırakmaz. Buna çokça iman ediyorum. Ancak bu kafar işareti üst üste görmeyi hiç ummuyordum. Ummadığımız daha nice güzelliklerle esenlik bulalım inşallah.
Sempozyum ve sonrasında işaretlerim oturmaya başlamıştı. Dostlarım iyiki varlar. Onlar ile de konuşunca zihnimde bir şeyler oturmuştu… Sonra adım adım hikayemin neresinde olabileceğine dair oluşan öngörüler.
Yolun bazen en öngürelemeyen kısmı şöyle olabiliyor. Muhtemelen bir tepe vardır orada. Ondan görünmüyordur ilerisi. Ya da yol bitmiştir o yönde. Çıkmaz sokaktır. Ve yolun başka bir yöne evrilmesi gerekmektedir. İşte tam bu noktada, “Allahım yolumu işaretsiz bırakma, yol nasıl yürünürü bana öğret” duası elimizden tutuyor. Teşekkür ederim Rabbim, teşekkür ederim canım ablalarım, teşekkür ederim dostlarım 😻
Dün ilk defa bir sinagoga gittim. Liberal bir organizasyon. Mukayase edebilecek kadar diğer yahudi gruplara dair derin bir bilgim yok ama open mind olduklarını söylüyorlar diğerlerine göre. Celine organize etti. Danke schön liebes❣️ içeri girerken bi tık kapıdaki güvenlikler gerdi. Ama zararı yok, halloldu. Şabatı karşılama ayiniymiş bu. Cuma akşamları. Şarkılarla başladılar. Sonra kısa bir predikt, sonra dua, ekmek şaraba benzeyen bir ayin, kapanış. Rabbi ve co-president yanımıza gelip tanıştı, sorularımıza cevaplar verdi… ilginçti. İçsel gerilimlerden olsa gerek, ne israili ne de Gazzeyi dualarından ihmal etmemişlerdi. Belki de vicdanın dürtüsü. Her halükarda bu deneyimi yaşadığım için memnunum. Üzerine düşüneceğim.
Seherin organize ettiği programa katıldım sonrasında. Kısmi korsan yayınımla orada da yola dair izleri paylaştık karşılıklı. Ne hoş ya. Yola çıkaran yolda muhakkak aynı yolun yolcularıyla buluşturuyor. Yoldaş metaforu. Büyüksün Rabbim 🤍
18 EYLÜL
Mame Kafedeyim. Zeyneple gelmiştik buraya 1.5 sene önce. Vay be! Hayat... Kütüphanede masa rezerve etmiştim ama o kadar ayaklarım gitmek istemediki, bir cafede çalışmaya ikna ettim kendimi. Hoplasak da zıplasak da bu tez br şekilde yazılacak. Şimdilik imtihanım MAXQDA :D inşallah öğreneceğim... Yolda olana yol açılır inancındayım.
Dün okulda digital reliigon departmanında bir sempozyumu vardır, aylar öncesinden kayıt yaptırdığım. Fazla heyecanlıydım... Elhamdulillah güzel bir program oldu. Yaptıklarım nereye gidiyor diye sorup duruyordum. Boşa gitmeiğini anladım. Katılımcılar genelde almanya isviçredendi. Ama Amerikadan da türk asıllı bir hoca vardı. En çok onu tanıdığıma sevinmiş olabilirim. Aa bir de uzun zamandır çalışmalarını takip ettiğim Hollanda'dan da bir hoca vardı.
Bu dönem Dominik ve Dorethea ile geçecek gibi görünüyor. Allahım kolaylaştır zorlaştırma, amin...
En azından döneme başlama anksiyetemi attım, bu da iyi.
Diğer taraftan zihnimi saran o anlam vermediğim hal ile ilgili hem arkadaşlarımla hem de profesyoneller ile konuştum... inşallah bu da bir eşik bunu da atlatacağım.
Bu dönem içinde Filistinin özgür olmasını, tezimi tammalamayı ve bir sonraki süreçle ilgili bir adım atmayı umuyorum....
Kahrolsun tüm kahrolasıcalar. Ve yaşasın direniş!
Bugün kafeden çıkınca bi camiye namaza gittim. Namaz çıkışı tram beklerken hastane önünde Gazzede doktorların öldürüldüğüne ve hastane kalamdığına dair pankart tutan bir grup gördüm. Yanlarına gittim. O esnada bir adam geldi, tartışmaya başladı vs… Tam olarak neyi reddediyordu zaten anlamdım. Ve nazi selamı verip gitti. İnanılmaz şaşırdım… biraz tetiklenince nasıl çıkarıyorlar içlerindeni nazist ırkçı damarı! Uyanmayınca uyanmıyor işte insan. Bazı ayetleri anlamam bu tiplemeler ile daha da kolaylaşıyor.
Neyse, iris ve ahmed işe tanıştım orada. Elhamdulillah ♥️ duamıza icabet edene, yolumuzu iyi ile kesiştirene hamdolsun! Zalimin zulmünde kaybolduğu günler yakın olsun…
Ebu Ubeyde’nin şu sözü nefes alırken bir ağırlık oluşturuyor, bir yanma hissi boğazımda, kalbimde ince ama derin bir sizi: “Vallahi siz bizim hasmımızsınız!”
15 Eylül
Sumud yola çıktı çok şükür... İtalya, Tunus ve Yunanistandan...
Bugün okulun ilk günü. Hobisel olarak farsçaya devam ediyorum :) mekansal olarak kütüphanem yine aynı. zorunlu olarak ise bir tezim var. tezime olan sevgimi artır eksilltme Allahımm.. amin
Bugün canım Beyzaya gelecek temennilerini içeren bir kaç dua yazdım.. Olurda tecelli ederse hatırlayayım diye buraya bunu da not düşeyim. :)
14 Eylül
Yeni döneme bismillah. Okul açılıyor, ama benim algılarım hala kapalı. Uyusam ve yine uyusam da geçmeyen bir bitimsiz yorgunluk hali. Gönlüm ve aklım Akdeniz’in mavisinde. Sumud ile. Lütfen lütfen sağlıkla ve selametle varsınlar Gazze’ye. 707 gündür direnen bir Gazze’den sözü ediyoruz. Af ya Rab!
Tezsel stresler; siyonistsel öfkeler; gurbetsel depresyonlar bütünü. Neyse hallolur. En azından halletsek iyi olur.

Yorumlar
Yorum Gönder