2 eylül
Saat 8.54 . Bi yarım saat önce uçak Madrid’e indi. Hayat böyle. Planda Madrid’in MA’sı vardı bi tek. Yani Marakeş. Ama yol buraya getirdi. Olay şu, uçakta biri rahatsızlandı ve uçak acil iniş yaptı. Oh My Allah!
Ne oldum değil ne olacağım hakkaten. Uçağa binmeden bir dakika önce bunların olacağını nereden bilebilirdi ki?
Ya da ben bir dakika sonramı nasıl bilebilirim. Her durumda free palestine 🍉🇵🇸
3 Eylül
Marakeşte ikinci gün. L’mida kafedeyiz. Marakeşi gören güzel bir teras. Kurtubiye camiinin minaresine nazır. Hava oldukça sıcak… 35 dereceye yakın.
Yeni bir kıta yeni ülke. 24. Ülke 102. Şehir✌️
Trafik çok karışık😂 eşekler, motorlor, bisikletler, arabalar, yayalar iç içe. Çarşılarda gezerken, ayağıma her an bir eşek ya da motosiklet basabilir korkusu yaşıyorum 😂 deri sanatı gelişmiş. Bir sandalet aldım. Bir de keten elbise. Güzeller sevdim.
Arapçayı beklediğimden iyi konuşuyorşar. Türkleri ya seviyorlar ya da ….
Dün yazıyordum sipariş beklerken, sonra yarım kaldı.
Buradan devam ettireyim…
Arapça konuşuyor olabilmemin insan ilişkilerinde artı bir değer olduğunu gördüm. Hem mutlu oluyorlar, hem de daha yakından iletişim kuruyorlar.
1950’lerin ortasında göreceli de olsa fransız sömürüsümden kurtulmuş bir ülkeden bahsediyorum. Sömürü sadece yer altı kaynakları ve iş gücüyle olmaz. Emperyalizm aynı zamanda zihinleri de işgal eder. Dili, kültür, inancı, ruhu ya siler ya da asimile eder. Ve çekip gittiklerinde arkada karmaşık zihinler, diller ve ruhlar bırakır. Ne olduğunu onların da bilmediği bir enkaz. Şimdi inşallah Fas ve diğer beldelerimiz hem görünen hem de görünmeyen işgali dirayetli bir şekilde atlatacaklar.
Özellikle eski şehir kısmı (surların içinde kalan bölüm) çok karmaşık. Bir girdiğin yere tekrar gitmek çok mümkün değil gibi. Yollar çok daralabiliyor yer yer. Buna rağmen motosikletler, bisikletler, eşekler ve insanlar bu sokaklara girmekten çekinmiyor. Her dakika ayağımın ezilebileceği endişesiyle yürümek biraz zordu 😁😁
Delicesine pazarlık yapmadık söylenenin aksine. Evet yaptık ama yani yarı fiyatına falan inmedi hiçbir şey. Ya da biz beceremedik.
Kedilere çok üzüldüm:( çok bakımsızdılar ve sanırım açtılar..
Kadı İyad ve Cezzulinin de aralarında olduğu sebatü ricali ziyaret etmek istedik. Ya harabe halindeydi ya da çok bakımsız… çok üzüldüm:(
Henüz aradığım doygunluğa ulaşamadım. 3 saattir tren yolculuğundayız, Fes’e doğru. Biraz önce Casa Blanca dan geçtik. الدار البيضاء yani. Şerefsizler gelip, işgal edip bir de şehirlerin isimlerini de fransızca olarak meşhur etmişler… bi tık öfkeliyim yine.
Bir de kesinlikle endülüs mimarisiyle çok ilişkili. Muvahhidlerin ve Murabıtların etkisi hissediliyor. Özellikle Beni Yousef Medresesinde
Fes’de görüşmek üzere inşallah.
Free Palestine of course!
🇲🇦🇲🇦🇵🇸🇵🇸💜🫶🇹🇷🇹🇷
5 Eylül
Fes, Şafşavan arası güzergahdayız.
Yaklaşık 15 kişilik bir minibüs ile gidiyoruz, günübirlik. Sabah 8.00 gibi yola çıktık. Yaklaşık 3-4 saat sürüyor.
Yol boyunca farklı manzaralara şahit oluyoruz. Eşekler, inekler, kotunlar, devreler… hatta bir köyden geçerken kahvehane yakınlarında takılan keçiler bile gördüm. Gerçi siyah renk değildi. Ama sanırım yine de keçi oluyor.
Yer yer söğüt ağaçları, zeytin ağaçları ve çeşitli bodur ağaçların arasından geçiyoruz ya da manzaralarına şahid oluyoruz. Yer yer kurak araziler. Bazense ekini alınmış sarımsı tarlalar. Barajlar. Bambaşka bir coğrafya tanıklığı oldu. Hele ki isviçreden sonra.
Dün kısa bir fes gezisi yaptık. İdris Türbesinde gördüklerim ürperticiydi. Dinin ticarileltirmesine kötü ya da iyi bir örnek. Sokaklar marrakeche göre daha düzenli sayılır. Ama satıcılar daha cevval. Filistin işlemeleri yapan yetenekli bir kız ile tanıştım; Melike 🤍
Karaviyyun camii girişinde görevliyle tartıştım. Bir kadın tarafından yaptırılan caminin büyük bir bölümüne kadınların girmesi yasak. Bu ne yaman çelişki. Bu nasıl bir adalet. Kadınları yok edinde rahatlayın yani. Dinin ataerkil zihniyetin elinde araçsallaştırılmasına sinir oluyorum.
Akşam namazı sonrası cami bahçesinde 20-30 erkek kuran okudular. Zikirimsi. Sanırım yunus suresiydi. Ortalarda duran Kuranların mantığını da anladım. Bir gelenek muhtemelen, namaz sonrası topluca sesli kuran okumak. Makamları darqawilerin zikir okuyuşuna benziyordu. Zaten bu da çok normal. Zira tarikatın çıkış noktası burası.
Ezan okuma makamları bana çok hitap etmedi.
Amazi yani berberi, arap ve bedeviler varmış genel millet olarak. Berberce de resmi diller arasında. Buradan Katar’daki امزيان hocama selamlar, hürmetler🇲🇦✌️🇵🇸🇹🇷
7 Eylül
Şafşavanın devamından yazmaya devam edeyim. O gün hava inanılmaz sıcaktı ve ben gribin ilk günündeydim. Buna rağmen vira bismiallah yola çıktık. Giderken ve dönerken geötiğimiz yollar, ayrıca minibüsteki insanlar hakikaten bir sanat filmi setini anımsatıyordı. Ekseriyeti almanya ve amerikadan gelen turistler, üç türk biz ve morokkolu şoför. Anlatamadım tabi tam ama, ayşeyle konuştuklarımız ve çektiğim videolar o esnada öyle hisettirdi.
Şafşavanın büyük camisinde cuma namazı kıldım. Sayılı kıldığım cuma namazlarından biriydi. Abdest almak için yer tabi ki yoktu. Çünkü neden olsun di mi?! Kadınların camide namaz kıldığı nerede görülmüş! Hay Rabbim, gittiğim her yerde namaz kılmak ve abdest için verdiğim şu mücadeliyi de gören sensin. Kesinlikle ibadet kaynaklı bir sorunsal değil bu, bu tamamıyla ataerkil zihniyetin dini tahakküm altına alıp kadını sosyal hayattan soyutlama çabasıyla ilgili bir şey. Hala kabullenmek de zorlanıyorlar, kadının da “dışarda” olduğunu ve onun da bazı gereksinimleri olduğunu.
Neysem, abdest için umumi bir WC buldum. Adam diyor “abdest yasak” dedim “napayım öleyim mi?” (Aynısını karaviyyun camiindeki görevliye de söylemiştim). Çünkü aynen bu tavırla söylüyorlar. Neyse sonra adama dedim “seni Allaha şikayet edeceğim.” Sonra çıkmış gidiyordum ki arkamdan bir anne kız koşarak geldi. Nerelisin falan kısa bir tanışma faslından sonra hem kapıdaki adamı hem beni ikna ederek bir biçimde benim orada abdest almama vesile oldular. Teşekkürler tatlı kız ve annesi ♥️♥️
Hutbe fasih arapçaydı. Çok beğendim, hiatebet de içerik de çok iyiydi. Namazdan sonra “ لن نعترف باسرائيل" sloganlarını duydum. Cami çıkışı protesto yapılıyormuş meğer. Nisbeten küçük bir kasabada böyle bir duyarlılık beni çok etkiledi. Her dilde ve her durumda yükseltilen bu sesler bambaşka duygulara götürdü beni. Sonra bir hanımefendi geldi yanıma ve bana sarıldı. Biraz toparlanınca desteği için teşekkür ettim. “İnsanlık adına buradayız” dedi. Gallerden geliyormuş, sonra bir şekidle göremedim ve ayrıldık. Sonra restoran ararken onlarla tekrardan karşılaştık bu sefer baya uzun muhabbet ettik. İsmi Jenni imiş. Sonra yollarımız tekrar ayrıldı ve biz bi restorana girdiğimiz de onların da orada olduğunu gördük. Yemekte de yan yana oturup biraz muhabbet ettik. Özellikle direniş kültürüne ve boykota verdikleri önem çok anlamlıydı.
Dün fes’de iki medrese bir tabakhane bir parka gittik. Maalesef çok bakımsızdı medreseler. Mescidler ise ekseriyette kirli ve pis. Mabedler ve tarihe yeterince önem vermeyi nasıl öğreneceğiz? Üzülüyorum. Kutsalımıza ve tarihimize sahip çıkamazsak eğer, yarınımıza ne taşıyacağız? Bu bir medeniyet ve tarih meselesi değil mi?
Dün akşam rabata geldik. Kasbah’da yani eski şehirde bir evde kalıyoruz. Okyanusa nazır. Hatta şuan bunları yazarken kucağımda bir kedicik, atlas okyanusuna nazır ay’ı izliyorum. Kanlı ay tutulması varmış ama buradan görünmüyor.
Bugün Tanca’ya gittik. Ve orada atlas okyanusu ile akdenizin buluşma noktasına gittik. Cap Spartele. Cape Townun zıttı yönde. Resmen kıtanın sonundaydık. Karşı taraf ispanyaydı. Ama hava kapalı olduğu için görünmüyordu sadece uzaktaki gemilerin tepeleri belliydi. Sağ taraf ise cebeli tarık boğazıydı. Yani o dağın çevresinden dolandığı yer. Yıllar evvel sanırım yavuz bahadıroğlu’nun yazdığı bir roman okumuştum endülüsün fethi ve tarık bin ziyad ve musa b nusayr ile ilgili. Okuduğumda çocukluk heyecanıyla tarık bin ziyada ve “gemileri yakma” deyimine hayran kalmıştım. Geçtiğimiz şubat ayında endülüs’e gittiğimde yaşadığım heyecanın bir sebebi de belki bundandı. Bugünkü heyecanımın da. İnanılmaz. Fatihin gemileri yürüttüğü yeri gözünde canlandırmak gibi, endülüse geçen gemileri düşlemek…. Ve tabi ilk defa bir okyanus görmem… was my best subhanallah moment ever. Herkül mağarasına gidecketik ama çok sıra var diye es geçtik.
Sonrasında ablamın İbn batutasını ziyaret ettim . İnşallah onlar da gelir yerinde görürler. 🥲🥰
Sonra taksicilerden yerel bilgiler edindim bol bol. Bu süreçte arapçanın nimetlerinden yararlandım epeyce. Arapça konuşan bir gezgin görünce heyecanlanıyorlar ve daha çok anlatmak istiyorlar. Marakeşte son gündeki taksici hanım, festeki kırmızı taksideki amca,rabattaki mavi taksideki amca, ve bugün tancadaki şoförümüz… hepsinden pek çok şey öğrendim. Mesela Tancanın ve casablancanın daha çok ispanyol etkisinde olduğunu ve onların daha iyi ispanyolca konuştuklarını. Mesela fransaya ve krala karşı düşüncelerini. Türkiyeye ve türklere bakış açılarını. Arapça diline dair dğşüncelerini, ve nicesi… iyi ki varsın arapça 🤍 seni konuşabilmek hiçbir dilde hissetmediğim bir deneyimi barındırıyor
Burada bir bim bulduk 😁 çeşit azdı ama memlelektsel deneyimler yaşadım fena değildi
Son olarak bugün okyanusa nazır harika bir gün batımı izledim. İlk defa güneşi çıplak gözle yusyuvarlak izleyebildim. Kanlı ay tutulmasını ise burada göremedik. Rabbim çok büyüksün. Elhamdulillah ala kulli hal.
11 Eylül
Dün Fas'tan İsviçreye döndüm şükür. Tanca'dan sonr Rabat ve Casablanca'ya geçtik. Eğerki şehirlere renk verecek olsak sanırım Rabata beyaz rengini veririrm. Şafşavana mavi (tabiki) Marakeşe kızılımsı, Fese bejimsi bir renk veririm. Casablanca'dan emin değilim. İsminde beyaz geçiyor ama ne kadar beyaz bilemiyorum.
Rabatta bir çok en ve ilk yaşadım. Mesela ilk defa okyanusu Rabat'ta gördüm. İlk defa okyanusa nazır muhteşem bir mezarlığı da Rabat'ta gördm. Sadece temeli ve minaresi olan bir ccamiye de ilk defa Rabat'ta gördüm. Güneşi tüm açıklığıyla gün batımında çığlak gözle Rabat'ta gördüm. Genel oarak daha düzenli ve sistemli bir şehir. Fes'ten Rabat'a inince, "burası bambaşka dünys" diyorsunuz kesinlikle. Taksicilerin taksimetresi var en basidi :D ya da satıcılar üzerinize atlamıyorlar bir şeyler satmak için :D Kaldığımızın evin terası okyanusa nazırdı. Ve bir kedicik vardı. Bu iki deneyim, Rabat gecelerini daha anlamlı ve unutulmaz kıldı. Bir endülüs bahçesi var, Rabat'ta. Sevilla'dakine benzer olduğunu düşünüyorum. Zaten fas ve endülüs'ün pek çok yönden yakınlığı var. Fasta çantaları meb bursiyeri hiç ttanımadığım bir arkadaşın evine bıraktık. Bir saat kadar evlerine oturduk, tanıştık, muhabbet ettik. Bursiyerler olarak ulsulararası bir çete kuracak olsak kurabiliriz muhtemelen :D
Casablanca ise çok değişik hisettirdi. Çok zengin ve çok fakir bir arada yaşıyor. Okyanusa nazır güzel bir şehir aslında. Ama diğer taraftan o zıtlık raahtsız edici. Gelir adaletsizliği kendini belli ediyor, maalesef bunu olumsuz bir tecrübeyle deneyimledik. Okyanus üzerine inşa edilen camii ve okyanus manzarası dışında pek bir şey yoktu bu şehirde.
Darija denilen bir lehçe konuşuyorlar. Fransızcayı çok iyi konuşuyorlar. İngilizceleri yaşatmıyor ama öldürmüyor da :D Fasih Arapça her kapıyı açıyor. Namaz hassasiyetleri hoştu. Ezan okunduğnda her köşede namaza durabiliyorlar. Camiler namaz vakti dışında kapalı. Kadınlar çoğu ülkede olduğu gibi burada camilerde ötekileştiriliyor. Maalesef mescidlere yeteri kadar temizlik özeni gösterilmiyor. Kıraat ve Kur'an hatları bizden farklı. Maalesef hiçbir sufi grupla tanışamadım. İçeri taraflar ile okyanus kıyısı arasındaki hava 10 derece kadar farklılaşıyor. Mesela Fes 39 dereceyken, Casablancada 25 derecelerdeydi. ! Euro yaklaşık 10 dirheme tekabül ediyor. Yemeklerinde sarımsaklı bir sos kullanıyorlar. Bu sosu sevmedim. İnsanları sıcak kanlı, ayrıca türklere de sempatileri var. Ülke nüfusunu arap, amazi ve çölde kalanlar oluşturuyor genellikle. Trenler çok dakik, maşallah. Sanırım genel manada bunları söyleyebilirim.
Özetle Marakeş, Fes, Şafşavan, Tanca, Rabat, Kazablanka'dan oluşan 8 günlük bir seyahetti. Böylece 24 ülke 107 şehire ulaşmış oldum. Daha nicesine diyelim. Şimdi önümde bir tez süreci var. Rabbi yessir ve la tuassir.
Yorumlar
Yorum Gönder