Kendime Yazıyorum 4- Gidişler ve Kalışlar



 Hasret kafesinde düşüncelerim, yürüyün kardeşim diyarına…

Bugün okul dönüşü hem yorgunluktan hem nefes alma ihtiyacından yukarıya evime çıkmadan alt komşunun bahçesinde oturup gökyüzünü seyrelemek istedim bir süre. Gün batımı vs muhabbeti. O esnada mevlid kandili olduğu düştü aklıma. Açtım Ömer Karaoğlu’ndan bu ezgiyi. Çocukluğumdan beri bilirdim ama bugün bendeki anlamını anladım sanırım.

 

Bir arada kalmışlık hali mevcut bu aralar. Hoş hayat bu zaten. Ama bu sefer korku çemberi tarafından da ele geçirilmiş hissediyorum. Ya olmazsa ya yapamazsam… Dil bariyeri, yeni ülke, yeni okul, yeni dil, yeni insanlar, yeni kurallar ve yeni bir sürü şey. Görünen ve görünmeyen mücadele edilmesi gereken onca alan. “Yetebilecek miyim ya Rabbi?” demekten kendimi alıkoyamıyorum.

 


Yine bu havf ve reca arasındaki durumumu sürdürürken bugün, ilk dersten çıkmış ikinci ders için enstitü bahçesinde hazırlık yaparken, aynı zamanda dersinde hocası olan İranlı Saida hocamla tevafuk ettik. Bir anda anlatmaya başladım. “Dil bariyeri var, anladığım hızda anlatamıyorum, derslere aktif katılamıyorum, sistemi tam olarak anladım mı emin değilim vs” o esnada kafamın içinde ne kadar olumsuzlama varsa aktardım ona, sağolsun sonuna kadar dinledi beni “sakin ol” dedi “bu normal, bana ilk bu dersleri Almanca olarak vereceksin dediklerinde ben de aynı stresi yaşamıştım. Almanca biliyorum evet, ama ders verecek kadar iyi değil demiştim. Ama bak şimdi dersinde hocayım” dedi. Bir an olur, o anda sadece “bu normal” denmesini istersin, işte tam olarak öyleydi. Görünürde değişen bir hal yoktu belki, ancak ruhumdaki yükün bir miktarda olsa hafiflediğini hissettim. Namaz için odasını bana açması, aynı köklerden geldiğimizi bir biçimde hissettirmesi öyle naifti ki, belki çokça anı biriktireceğim burada, ama bu unutulmayacaklardan ilklerin arasına yazıldı.



Sonra çokça şükre başladım, “beni bu yola çıkaran beni madden ve manen yalnız koymaz bilirim, sadece taşınacak suyu bilmeye ihtiyacım var. Gidilecek yolu önceden yürümüş birilerini bulmaya…” ve Rabbim çıkarıyor karşıma, hiç tahmin etmediğim bir anda.

 

Herkesin yolculuğu biricik ve özeldir bilirim. Budur yolu da kıymetli ve belki de büyülü kılan. Ama bir yerde yolun dönemeçlerinde insan bir tanıdıkla karşılaşmaya çokça ihtiyaç duyuyormuş, bildim ve anladım.

 

Neyse bahçede oturup ezgi dinliyorduk. O sırada biraz annemi biraz dostlarımı düşünüyordum. Annem “yine” köye gittiği için onu arayamazdım. En iyisi biraz daha düşünce dehlizlerinde yoğrulmaktı. Derken telefon çaldı, “ah sevgili dost, nasıl hissettin be, seni hissettiğimi”. “Annem herkesin kandilini kutluyordu, ben de seninkini kutlamak istedim dualaşalım süüümm” dedi. Belki bu cümleyi onlarca kez söylemiştir ama bu sefer daha da bir anlamlı geldi daha bir sevdim. Sonra başka bir dosttan gelen bir mesaj ve hal hatır muhabbeti. Olağan şeyler bunlar, bilirim. Ama olağanın, mucizeye dönüştüğü zamanlar olduğuna da yürekten inanırım.



Neden yazıyorum, niçin yazıyorum bilmiyorum. Her zaman olduğu gibi kendime yazıyorum. Dönüp dönüp kendime söylerim zaten ben. Kendime söyle(n)mekten başkasına da vakit kalmıyor olabilir  :)

 

En nihayetinde şu an varım, buradayım, sağlıklıyım, inançlıyım, huzurluyum, hüzünlüyüm, biraz da kaygılıyım. Yeni yoldaki ilk virajı almak için harika bir zamanlama olabilir. Zira tüm duygular yerinde görünüyor :)


Rabbim tut elimizi bırakma ki, düşmeyelim. Düşersek de kalkmamız için yeni bir diriliş müjdesi gönder bize. Musa(as) gibi istiyorum senden “göğsümü aç, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü çöz ki beni anlasınlar.”

 

Hamd O’na.


bonus :)

https://www.youtube.com/watch?v=1hgYOlTSItQ


S.R.S

26.9.23

Zürich







 

Yorumlar

  1. En büyük destekçinim süüümm.. Bugün iç burukluğuyla okuduğum bu cümlelerini yıllar sonra kahkahalarla anlatacağın günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum🤗

    YanıtlaSil

Yorum Gönder