nací en palestina- çığlık!


“Dünya insan kalmak için çok zor bir yer”. Bu bir haftada bunu ilmek ilmek yaşayarak öğrendik. Vicdanların bu kadar körleştiği, gözlerin bu kadar görmediği, kulakların bu kadar sağır olduğu hangi zaman vardı bilmiyorum. Ya da durun ya biliyorum. Sarı saçlı ve mavi gözlü olmadığı için görülmeyen, Suriye’yi, Irak’ı , Doğu Türkistan’ı, Eritre’yi ve daha nicesini biliyorum. Ha bir de Bosna’yı biliyorum. Onlar sarı saçlı, renkli gözlü olduğu halde görülmemişlerdi…

Dünyanın gözü önünde bir nesil yok ediliyor, neslin çığlıkları an ve an kulağımıza geliyor, sonra aşağı kaydırıp bir diğer çığlığa geçiyoruz. Peki sonra? Sonrası yok.

 


Siyonist zihniyet şu tanımı yapıyor: “İnsanımsı hayvanlarla savaşıyoruz, nazilerle savaşıyoruz.”

Bunlar inanılmaz şeyler. Dünyanın sadece “seçkin” (!) bir grup için yaşanılır olduğu tezi, asla kabul edilebilir değil.

 Avrupa’nın sözde en demokratik ülkesinden bildiriyorum, demokrasileri ancak ve ancak kendi çizdikleri sınırlar içerisinde geçerli olan bir politika, kulağının biri hiç ama hiç duymayan iki yüzlü-tek taraflı medya, çoğunluğu sadece medya ve politika tarafından gösterilen neyse onu takip eden halk.Bu sadece bu ülke için geçerli değil, içinde bulunduğum kıta adına rahatlıkla bunu söyleyebilirim.
Öyle korkaklar ki, okuldaki tüm mümkün karşıt söylem oluşturabilecek etkinlikleri dahi iptal etmişler. Konular gündemden bağımsız olsa da, muhalif tek bir söylem fikri onları çıldırtıyor.

 

Kendileri  nazi zulmünden kaçıp, “Almanlar ailemizi yok etti, siz de umutlarımızı yok etmeyin“ diyerek Filistin’e sığınan Siyonist zihniyet, bugün Filistin’e kan kusturuyor. Dünün mazlumu, bugünün acımasız zalimi olmuş. Elektrik, su ve her türlü sağlık ve gıda malzemesi girişinden mahrum bırakılmış ve tepesine günde yüzlerce bomba yağdırılan bir yer ne kadar ayakta kalabilir anlamıyorum. Şanslıysa bombardımandan yaralı kurtulmuş ve hastaneye yetiştirilmiş biri, elektrik ve malzeme yokluğunda nasıl hayatta kalmayı sürdürebilir…

 

Bazı şeyler asla anlaşılabilir değil. Akıl, vicdan, kalp almıyor hiçbir şeyi. Sadece dua ve dua. Hz. Peygamberin Bedir meydanında ettiği şu duasıyla yakarıyorum ben de artık: “Ey Rabbim! Sen senin adına mücadele eden şu bir avuç insanı yok edersen, senin için mücadele edecek kimse kalmayacak!” Koru Rabbim… Bir avuç direnişçiyi sen koru. Dünyanın gözü önünde yapılan bu zulme sessizliği katlanarak devam eden şu Müslüman ülkelere sen izan, vicdan ve basiret var. Tatlı su Müslümanlarına, konfor alanından çıkma cesareti ver.

 

Dünya yaşamak için çok zor bir yer Rabbim… “sadece oyun oynamak istiyorum” diye ağlıyor, hastanede kolundan yaralanmış ve her yeri kanlı kız çocuğu. Dünya Kız Çocukları Günü’nde diyor bunu bir de. İki yüzlüsün Dünya! Çocuklara yapıyorsunuz en çok zulmü. Çocuklara çifte standart uygulamak en büyük zulüm olmalıydı halbuki. Suriyeli kız çocuğunun “biz bu dünyada nereye gidelim” diye öldürülen kardeşinin yanında ağlayarak kendini kaybettiği o anı da unutamıyorum.

 

Ne istediniz ya, en çok çocuklardan ne istediniz. Berrak bir gökte, çocuklar aşkına savaşmaya kendisine ülkü edinmiş bir medeniyetin evlatlarıyız biz. O çocuklar, bizden büyük alacaklılar, bunu bilirim bunu söylerim.

 

O gün, Rabbimin karşısına çıktığımızda ne diyeceğiz. Dönüp dolaşıp buna takılıyor aklım. “Elimden geleni yaptım ya Rabbi” diyebilecek kaç kişi var? Elimizden geleni yapmayı bırakın, sanki bu zulüm hiç yokmuş gibi normal yaşamlarına ve gündemlerine devam etmeyi başarıp bir de bunu gözlere sokmayı maharet bilenler var. Sizin nasıl eğlendiğiniz ve ne kadar mutlu olduğunuz inanın şu an zerre kadar umurumda değil. Evet, isyan. Evet, öfke.

 

 

Işık gösterisi izler gibi Fosfor bombalarının bir nesli nasıl paramparça etiğini izliyoruz. Hoş alışığız biz bu sahneleri izlemeye, Irak’tan Suriye’den… Müslüman kardeşimiz olmasını geçiyorum, “insan” olmak ya.  “İnsanlık” tümeli. İnsan olma onuru. “Can, din, akıl, mal, nesil” bunlar insan olmanın doğrudan onuru olan ve korunması gereken temel ilkelerdir. Ve şuan bir bir yok oluyor, biz de yok oluyoruz. Bir bir azalıyoruz, insan olmaklıktan.

 

Bazen düşünme biçimlerinin sığlığıyla beni şaşırtan zihniyete şunu tekrar hatırlatmak da fayda var: Bakınız, Filistin ve Hamas, Siyonizm ve Yahudilik bambaşka bağlamlardır.

Sevgili batı medyasının olayları çarptırma hikayesi tam burada başlıyor:“Hamasın, İsrail’e yaptığı saldırı sonrası, onlar bunu hak etti, teröristleri asla desteklemeyeceğiz.”

Öylesine sığ bir düşüncenin ürünü ki bu cümle. Bir bebek ya, kundaktaki bir bebek, Hamas’ın üyesi olduğu için mi onu öldürdünüz. Bir kız çocuğunun annesiz babasız tek başına, hastane köşelerinde yaralı halde Hamas’ın üyesi olduğu için mi bıraktınız.Bakınız, bu alenen alçaklıktır. Savaş ahlakı (!) diye bir şey varsa eğer, siz açıkça alçaksınız- ahlaksızsınız.

 Bir diğer nokta 70 küsur yıldır, üç nesil esaret altında yaşanan bir yerden bahsediyoruz. 70 yıllık esaret süreci boyunca ilk defa böyle büyük bir girişimde bulunmak gerçekten anlamsız mı karşılanıyor. En mübarek ayda, mübarek Mescidi Aksa’da, mübarek Kur-an'lar ayaklar altına alınıp baskınlar yapılırken, Müslümanlar Aksa’ya sokulmazken, neredeyse her Ramazan ayında şerefsiz İsrail Gazze’ye kan kustururken, şehrin hastaneleri ve üniversiteleri hedef alınıp yerle bir edilirken, Filistinin bir şehrinden diğerine (şanslıysa) vize alıp geçmeye çalışılırken, tüm bunları “2000 yıl önce biz buradaydık, hadi şimdi siz gidin ben 20 nesil önceki dedemin evine geri geldim” diyerek meşrulaştırmaya çalışmak açık ve seçik akıl yoksunluğudur.

 

Hikaye uzun çok uzun. Siyonizm diye bir gerçekliği anlamadan meseleyi idrak etmek mümkün değil. Biraz bu meseleyi merak edenler varsa, bu noktaya yoğunlaşarak meseleyi okumalarını öneririm.

 

Acının ve zulmün her türlüsüne karşıyım. Gerçekten “sivil ve silahsız” olarak, kendi tercihi olmadan İsrail’de yaşamaya mecbur bırakılmış ve öldürülmüş Yahudiler için de çok üzgünüm.

Oranlandığında bu sayı kaça tekabül eder bilmiyorum, bildiğim tek bir şey var insan olmak başlı başına bir değer olmalıdır.

 

Karşılaştığı her itiraza, Holokost ile, Nazist olmakla cevap veren zihniyet, alçaksınız. Bir koruma çemberi olmuş onlar için bu kavramlar. “Filistin’den yanasın, o zaman Holokost’u da destekliyorsun." Hayatımda nadiren bu kadar aptalca çıkarımlar gördüm.

 

Aklımıza, vicdanlarımıza mukayyet ol Ya Rabbim, ya insanca yaşamayı başaralım ya beni de oraya aldır. Bakınız, ben iman ediyorum Allah’ın vaadi tamamlanacak. Koşulsuz şartsız amasız bir iman bu. Soru şu: Bu vaad hak olurken, biz ne yapıyorduk?


Yazdım, çünkü insan nisyanla malüldür.


S.R.S

 

Yorumlar

  1. Onlar öyle bir cenneti satın alıyorlar ki koklama hakkı verilir mi bilmiyorum.😞

    YanıtlaSil
  2. Allah razı olsun kardeşim. Rabbim samimiyetini korusun. Bir hususa da dikkat çekmek isterim, düzenleyebilirseniz şayet, Efendimiz (sav) Uhud meydanında değil Bedir savaşında bir avuç Müslüman için dua etmiştir. Selam ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder