7- 9 Şubat 2025 tairhlerinde Granada'idim. Sevilla (İşbilliye), Cortoba (Kurtuba), Granada (Gırnata) Malaga, Rondayı kapsayan bir Endülüs seyahatini üçüncü durağıydı Granada. Sevilla ve Kurtuba'dan sonra Grana'da olmak tarihsel süreci, gelişmeleri ve kayıpları takip etmem açısından önemliydi. Her bir durak kendi içerisinde çeşitli hikmetleri, anlamları ve büyüleyici hikayeleri barındırıyor benim kendimden kendime olan yolcuuluğumda.
Yola tek başıma çıktım, ama yanımda onca okunmuşluk, dinlemişlik, heyecanlar ve hüzünler de götürdüm. Yolun Endülüsteki payını tamamlanıp geri döndüğümde, tek başlayan seyahtimin nice insan hikayesiyle kesiştiğini gördüğümde seyehatin ne tür bir nimet ve öğretmen olduğunu anladım...
Şimdi kısa kısa Granada'ya dair anekdotları ve gönlüme değen bazı fotoğrafları paylaşayım:
Granada'yı gezmeye sabahın erken saatlerinde El- Hamra'da başladım. Güneş üzerime el- Hamra'da doğdu diyebilirim. Saraya girerken pasaport kontrolü oluyor ve asıl kısımlara ulaşana kadar bi yürüme mesafesi var. Kontrol sırasında 60'lı yaşlarda bir hanfendiyle tanıştım. Ve el- Hamra'nın belki yarıısnı onunla gezdik. Maalesef ismini hatırlamıyorum. Avusturalyalıymış.. Bir kaç aydır İspanyadaymış. Hem ispanyolca öğrenmek istediği, hem de yeni deneyimler biriktirmek istediği için. Tek başına kıtalar okyanuslar aşıp gelmenin nasıl bir deneyim olduğunu sordum ona.. "büyüleyici" dedi, heleki "Granada'da olmak ayrı güzel...". Ara ara beraber hayret ettik karşılaştığımız güzellikler, harikülade işlemeler ve muhteşem sanat eserleri karşısında. Vedalaşamadan yollarımız ayrıldı, ama ben de ilham verici bir hikaye bıraktı. Belki bir gün yine bir yerde karşılaşırız, kim bilir...
El-Hamra’da gezerken çoğu kişinin hayran kaldığı ihtişamın yanında arka planda da bir şeyi sorguluyordum sürekli; asıl meseleyi, işin özünü ve gâyeyi kaybetmek ile gösteriş ve şatafatın yükselmesi arasındaki ilişki. Ve o şafşatanın insan ruhunda bıraktığı izleri. Mesela sanırım 1. Yusuf o muhteşem yapıların berisinde, vadiyi gören bir yerde küçük bir oda yaptırmş. İnzivaya çekilmek ve ibadet etmek için. Orada düşündüm, insan ruhunun uzlete, yalnızlığa ve sadeliğe olan ihtiyacını.
Diğer taraftan Müslümanların Endülüsteki varlığının son 250 yılı Granada'da geçmiş. Aslına bakıldığında sonun başlangıcının temsili, el-Hamra. Ama her ayrıntısı öyle özel ve derin ki. Etrafın sarılmış, Kurtuba, İşbiliyye vs. birer birer kaybedilmiş, belli ki sıra sana gelecek. Nasıl böylesine bir ihtişam için motivasyon bulabiliyorsunuz? Sonra düşünüyorum yakın tarihi ve bugünü, cevabı kendiliğinden buluyorum.
İspanyadaki müslümanların en son var olduğu yer dediğim gibi Granada idi. Ve bugün müslümanların sayıca en çok olduğu şehir yine Granada. Son 25 yılda sayıları 4 kat artışla yaklaşık 2.5 milyonu bulmuş. Ekseriyeti birinci ya da ikinci nesil ispanyol Müslüman. Hatta 2000’li yılların başında muhtemelen İspanyadaki en aktif ve büyük cami olan Granada Büyük Camisini (Mezquita Mayor de Granada) inşa etmişler. El-Hamra ve Sierra Nevada dağının harika manzarasına sahip camii’nin önemli bir temsil gücü var. Bir tepe de el-Hamra, diğer tepede bu camii. Şehre hakim iki konum. Rivayete göre şuan caminin bulunduğu “Müslüman mahallesi” olarak adlandırılan tepede, o dönemde de halkın ekseriyeti yaşarmış. Böylelikle halkın gözü sarayda, sarayın gözü de halkta olabilirmiş.
Camii’de tanıştığım güzel insanlardan biri de Yusuf abi idi. Caminin görevlisi, İspanyol. Ortak bir dilimiz yok :)) Kendisiyle vakit namazları esnasinda tanıştık. Tercümanlığı yine camide tanıştığım bir arkadaş yaptı . Kendisine buradan selam ederim. O gün Yusuf abi vesilesiyle öyle güzelleşmişti ki. İnsanlar camiinin manzarası için namaz vakitleri dahil camiye girmek istiyor. Kontrol edilmezse ciddi bir karmaşa olabilir. Yusuf abi ise bu koordineyi sağlamakla görevli. "is closed ve memnu'" diyerek camideki kalabalığı azaltmaya çalışıyor. Onu ikna etmek için ise parola "namaz" :)) bu parola yusuf abinin tüm kapilarini açıyor:) bunu fark etmek ve devamindaki süreçlere sahit olmak çok değerliydi. son olarak akşam namazından sonra ayrılmadan bu fotoğrafını çektim. "Seni unutmayacağım abi" dedim. "Yatsıya da gel" dedi :) belki baska bir gün baska yatsıya be abi dedim... neden olmasındı. Olduran da O'ydu.
Bir diğer büyülü deneyim de Granada sokaklarında dolaşmaktı. Bir flanör gibi şehri gezerken, Müslüman mahallesi, eski Yahudi mahallesi ve Çingene mahallesi arasında gidip geliyorsunuz. Hangi mahallede olduğunuzu; sokaklardaki insan dokusundan, pencerelerden taşan müziklerden, evlerin mimarisinden hemen anlayabiliyorsunuz. Nadir bulunan bu harmoniyi de unutmayacağım ♥️ Mesela random bir kafeye giriyorsunuz, orada Hz.Peygamberin bir hadisi asılmış duvara; “kolaylaştırın, zorlaştırmayın. müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” Ya da bir evin kapısında arapça hat izlerini fark ediyorsunuz.
Yolumun düştüğü ve unutmayacağım isimlerden biri de Musa. Gazzeli. Üç kardeşini bu savaşta şehit vermis. Granada merkezde bir felafel dükkani var. Dükkanin her yerinde Filistine dair bir dokunuş ve kardeslerinin fotografi var. Tüm gazzelilerde gördüğüm o istikamet ve duruşu onda da gördüm. işini çok iyi yapıyor. Dükkaninin bir köşesinde şu yazıyor: "Hayatı severiz, ona ulaşmanın bir yolunu bulabilirsek."
Musa'nın dükkanın yanındaki dükkana, magnet almak için girdim. Satıcı abi "Türk müsün?" diye sordu. "Evet ?"dedim. " Ben de Gazzeliyim" dedi anlatmaya başladı ve kelamı "geçen hafta istanbuldaydim" ile bitirdi. Kısa ve çok anlamlı bir muhabbeti. Ayrılrken ise bana bu küçük Filistin bayrağını hediye etti. Seni de unutmayacagim abi. Bu kadar unutamayacagim şeyle ne yapacağım ise bir merak konusu.....
Granada Üniversitesini’de ziyaret ettim. Üniversitenin kökeni Nasriler döneminde kurulan Medrese-i Yusufiyye’ye dayanıyor, hâla o dönemin izlerini taşıyan bölümleri var 💜 inşallah bir gün yolumuz birleşir..
Düşündükçe hayrete düştüğüm olaylardan biri de şu oldu; Zürich’de bir sufi grupla tanıştım. Ara ara kendi aralarında buluşmalar oluyor. Komşum sayılabilecek bir evde de buluşma olduğunu söylediler ben de gittim. Ev sahibiyle daha önce tanışmamıştım. İspanyol bir müslüman olduğunu söyledi. Neresinden dedim? “Granada” dedi. Ve anlatmaya devam etti, babası ve annesi o doğmadan müslüman olmuşlar, o ikinci nesil Müslümanmış. Ayrıca babası Granada Camii’nin inşasında aktif rol oynamış. O bunları anlatırken ben “subhanallah moment” anlarımı yaşıyordum. Daha bir kaç ay önce o şehirde o camii’deydim. Bulduğum ilk fırsatta tekrar gitme planları yapıyordum. Ve o şehrin, o cemaatin ahalisinden biri benim komşummuş. Ne denir ki, büyüksün Allahım.
Dar sokaklarını, çiçekli pencerelerini, bıraktığın derinlik hislerini, yeniden yeşermeni, portakallarını, limolarını ve eşsizz harmonini unutayacağım sevgili Granada ♥️
Son olarak hamaset, taassup ve gereksiz zorlamaları kırmak için seyahatin en iyi ilaç olduğunu da belirtmek isterim. Selam ile.
S.R.S
11.8.25
Bern- Neuchatel Yolu
💜💜😍💜🫂
YanıtlaSilKeyifle okudummm ♥️📍
YanıtlaSil